Devlerin tesvik sitemi
Önce bir alıntı
“…Teşvik sistemi Türk otomotiv sanayine gerçek anlamda büyük katkı sağlayacak. Ancak bir kaç detay var ki hakikaten bunların çözüme kavuşturulması lazım. Bir yatırımın stratejik yatırım kapsamında değerlendirilmesi için üretilecek ürünle ilgili yurt içi toplam üretim kapasitesinin, aynı ürünün ithalatından az olması konusu. Dolayısıyla stratejik yatırım olmadığı takdirde hafif ticari araç açısından özellikle bizim gibi birinci ve ikinci bölgede olan sektörlerin teşvik anlamındaki avantajı yok gibi…
Ancak stratejik yatırım olduğu takdirde avantajlı. Diğer bir konu da katma değer oluşturma konusu. Gerçekleştirilecek yatırımla asgari yüzde 40 katma değer sağlama konusu. Şu anda otomotiv sanayinin ekonomisine baktığınız zaman ben zannetmiyorum ki, satılan araçlarda insanlar yüzde 40'lık bir katma değeri fabrika girdisi ile beraber oluşturabilsin. Böyle bir şey olsa, biz bunun gibi tesisleri her tarafta açmaya hazırız. Dolayısıyla bütün konumuz bu kar ortamını sürdürülebilir boyuta getirebilmek…"
Şimdi de ikincisi
“…Teşvik konusunda ilk değerlendirmemizde biraz tepki gördük. Sonra aslında açıklamalara bakıldığında hem biz hem hükümet kanadı daha iyi anlaştık. Ancak görülen o ki burada oluşturulmuş ticari araçlar konusunda önemli bir adım atılmamış. Eğer yerli üretim desteklenmezse, ne olacağı ortada. Kimse çok satıyorum diye gelip yatırım yapmaz. Bizim önümüzü görmemiz gerekiyor. Stratejinin belirli planlamalar yapılarak net olması lazım. Burada da yeni yatırımcı çekilirken, mevcutların rekabet ortamı da bozulmamalı. Hatta desteklenmeli. Biz devletin alacağı her karara uyarız ve saygı duyarız. Ama dünden bugüne değişen kararlar almak yerine, yerli üretimi artırıcı, yerli üreteni destekleyen kararlara ihtiyacımız var. Mevcut teşvikler bu şartlarda çok yeterli değil. Benim yüzde 7-8’lik üretim kaybım 700-800 kişilik istihdam demek. Tüm bunlar göz önüne alınmalı…”
Bu paragraflardan ilki Tofaş CEO’su Kamil Başaran’a, ikincisi ise FordOtosan Genel Müdürü
Haydar Yenigün’den alındı.
Her ikisi de benzer zamanlarda benzer noktaları öne sürüyor.
Koç Grubu ve Türk ekonomisinin lokomotif konumundaki iki firmanın zirvesi, teşviklerde belirlenen “ithalat büyüktür üretim” şartının kendilerini, “stratejik yatırım” tanımının dışında tutmasından şikayet ediyor. Zira, fabrikalarının konumu itibariyle zaten dışarıda kalıyorlar buna bir de ürettikleri ürünlerin ithalatının kısıtlı olması nedeniyle de ikinci darbeyi yiyorlar.
Yani bir anlamda, ithalatın karşılığına sağlayabilmek, ithal edilen ürünlerin içeride imal edilerek, katma değerin ülkede kalmasını hedefleyen bir teşvik paketinin, bu amacı çok daha önce gerçekleştirmiş firmaları kapsamamasının rahatsızlığı içindeler.
Bundan doğal da bir durum yok aslında.
Bugün Türkiye’de otomobil pazarında toplam ithalat yaklaşık 300-350 bin arasında seyrediyor. Sadece Renault’nun kapasitesi bile bu ithalatın üzerinde. Ha keza ticari araçta ise yerli üretim rakamları ithalata beş boy fark atmış durumda.
Mevcut pazarda euronun durumunun sağladığı avantaj ve ana firmaların verdiği destekle Volkswagen başta olmak üzere ithalat rakamları dengeyi kendi lehlerine çevirse de bu sürecin geçici olduğu da bir gerçek. Avrupa pazarı toplanana kadar Doğuş Otomotiv’de özellikle Volkswagen kanadında yüzler gülmeye, holding de önemli kar rakamları elde etmeye devam edecek gibi duruyor. Ta ki Avrupa’da toparlanma başlayıp, Almanların biraz da kendi bahçemizde otomobil satalım deme vakti gelene kadar…
Bu vakit geldiğinde Türk otomobil pazarında ithalatın ibresi aşağı dönecektir. Dolayısıyla teşvik sisteminin şartlarından bir tanesi olan ithalatın büyüklüğü bugün bile tutmazken, ileride hiç tutmayacaktır.
Belki araya pazardan tek haneli yüzdelerde pay alan modeller girebilir ama genel durum bu şekilde olacaktır.
Böyle bir karar, ise çok açık konuşmak gerekirse, zorla, kolundan tutularak Türkiye’ye getirilmeye çalışılan yabancı üreticilerin, mazeret listelerine yeni bir satır eklemeleri dışında hiçbir şeye yaramayacaktır.
Pembe gözlükleri bir kenara bırakalım
Bugün, Türkiye cazip bir yatırım ortamı sunmuyor. Kaldı ki yatırım yapsın diye beklediklerimizin kendi içinde de bin tane sorunları var. Piyasa değeri 2.5 milyar euroya düşen, borsanın önemli endeksinden atılan, PSA mı? Rusya ve Çin ile ayakta duran, kapasitesini Türkiye, Rusya gibi ülkelere sattığı otomobillerle dolduran VW mi?
Bunların gelme ihtimali kısa vadede sıfırdır.
Ama rekabeti sağlayamazsak, evdeki pirinçten olma ihtimali de oldukça yüksektir.
Dolayısıyla bu teşviklerin günün ihtiyaçları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi şart gibi görünüyor.
Bu durum benim de onayladığım ve salt vergi üzerinden yapılan “Sektör baltalanıyor” açıklamalarından çok daha büyük bir önem arz ediyor.
Ben vergilerin izafi bir pahalılık yarattığını savunuyorum.
Ana firma karşılar, mahsup edilir, boşverilir…
Ama, siz üretimin DNA’sı ile oynarsanız, sektör üzerinde önemli bir mutasyona yol açabilirsiniz. İyi düzenlenmemiş bir teşvik sisteminin en önemli tehlikesi bu mutasyon olacaktır.
O yüzden sistemi, tüm aktörleri kapsayacak bir şekilde düzenlemekte fayda var.
Zira, her iki yöneticinin de dile getirdiği bu konu, bu kez bireysellikten uzak sektörün geneline yönelik yapılan bir çağrı. Ön yargılardan arınarak ele alınması gerekiyor.