Devlere Jet cezası
Global krizin en çok hissedildiği sektörler hiç şüphesiz finans ve otomotiv. Krizin başladığı ve yangının ordan tüm dünyayı sardığı ABD’de finans sektörü, yapılan yardımlarla en azından günü kurtarırdı. Otomotiv ise iflasın eşiğine geldi.
Üç büyükler olarak adlandırılan General Motors, Ford ve Chrysler’in zirve yöneticileri uzun süredir peşinde koştukları hükümet yardımını almak için gittikleri ABD’nin Başkenti Washington’dan elleri boş dönünce başta GM için iflas söylentileri aldı yürüdü. Üç büyükleri, talepleri olan 25 milyar dolardan eden ise tepe yöneticilerinin yaptıkları büyük vurdumduymazlıktı.
“Batıyoruz, aman bize destek” çağrılarıyla kelimenin tam anlamıyla ABD Kongresi önünde mendil açan yöneticiler, görüşmelere özel jetleriyle gidince gerek senatörlerin, gerek kongre üyelerinin, gerekse halkın büyük tepkisini çektiler.
İlk raundda istediklerini alamayan üç büyüğe, yeni bir şans tanınsa, anlı şanlı yöneticilerin bindikleri uçaklar apar topar satışa çıksa da Ford, GM ve Chrysler CEO’larının bundan sonra işleri çok zor.
İmajın dünyanın her yerinde korunması gereken bir kavram olduğu, şirketin belki de en önemli aktiflerinden bir tanesi olduğu bu son örnekte ortaya çıktı. Öyle ya GM CEO’su Rick Wagoneer, tuvalete bile özel jetiyle gitse (yaptığı müsrifliklere bakılınca çok da hayali bir senaryo değil) yaptığı masraf GM’i yıkmaya yetmez. İsterse parasını cebinden versin ki batık şirketten aldığı primlerle bunu yapmaya gücü vardır, başta Wagoneer olmak üzere üç CEO da bu krizi yönetemeyeceklerini ortaya koydular.
Hadi biraz beyin jimnastiği yapalım. Bu üç isim de imaj yapmak adına, mesaj kaygısı taşıyarak ticari uçaklarla uçsalardı hatta biraz daha ileri gidelim ekonomi sınıfında uçsalardı ne olurdu...
Basın, büyük ihtimalle “Kriz yüzünden ekonomi sınıfına” düşerler diye yazardı. Bazıları ise bunun bir imaj yatırımı olduğunu vurgulardı. Ama sonuçta, ortalama bir Amerikalı’yı etkilemeyi başarırlar, belki de yardımı ilk seferinde koparırlardı. Tabii ki bir de tüm dünyaya maskara olmazlardı.
Aslında bakıldığında bu üç firmanın da sorunu tamamen kötü yönetim. 2001 yılında Opel, İzmir Torbalı’daki fabrikasını kapattığında, gerekçe olarak GM’in içinde bulunduğu zor durum ve buna bağlı tasarruf önlemleri gösterilmişti.
O dönemde Türkiye’yi terk etmeyip yatırım yapan otomotivciler, ilerleyen yıllarda özellikle Avrupa pazarında bunun meyvelerini yediler. GM yetkililerine ise “pişmanız” demeçlerini izleyen, zevahiri kurtarmak amacıyla yaptıkları “Birgün Türkiye’de üretim yapabiliriz” diye ayakları yere basmayan açıklamalar kaldı.
Üç büyüklerin geldiği durumu yukarıdaki öngörü zaafiyeti tek başına açıklamaya yetmiyor. Bakıldığı zaman istikrar da bu firmaların önemli bir sorunu. Ford, son 10 yılda yeni modelden çok CEO sürdü piyasaya. Chrysler, ise önce Daimler’den boşandı sonra kendine yeni sahipler aradı. GM ise Wagoneer ile “zararda” istikrarı yakalamayı başardı. İşin garibi ise bu üç firma da Avrupa operasyonlarındaki karlılıklarını nedense ana vatanlarına taşıyamadı.
Bunu da geçtim, atom bombası ile yıkılan Japonya, bombayı atan ABD’yi verimli, düşük maliyetli üretim metodlarıyla fethederken, üç büyükler sadece seyretmekle yetindiler.
Bundan sonra ne olacak belli değil. Ama büyük ihtimalle, 8 Aralık haftası “işsizlik artacaktır, bunun sosyal maliyetini sizi ezer” söylemleriyle politikacıları aşil tendonlarından vuracak ve istediklerini alacaklar. Parayı kaptıktan sonra da bunu şampanya ve havyarla kutlarlar artık.