Dev aynası
Raks, Zeki Triko, Sevenhill, RodiMood, Genpower, Ulusoy Ulaşım, Yörsan, Borajet, Atlasglobal, Goldaş, İnci Deri, Tekin Acar Kozmetik, Lunch Box, Beta Ayakkabı, Hakan Çanta, Fleetcorp, Abbate, Uzel Makine, Almetka Metal, Coşkun Süt, Üç Yıldız Tekstil … Bu şirket isimlerini görünce aklınıza ne geliyor?
Yönetim sorunları
Her birinin hikayeleri hazin ve kuvvetle muhtemeldir ki hepsinin ortak özelliği kötü yönetim. Kötü yönetim başlığı altında elbette kendilerine özel farklı sebepler var: strateji geliştirememe, hatalı geliştirme, inovasyon yapamama, inovasyon yapsa da pazara sunamama, nakit akışlarını iyi yönetememe, özsermaye yetersizliği, aile içi anlaşmazlık, kurumsallaşma sürecinde geç kalma, iç kontrol zafiyetleri, riski yönetememe, krizi yönetememe, iç denetim eksikleri, yatırım hataları sonucu finansal dengenin bozulması, nakit/kar değil ciro odaklı yönetim, vs. Özellikle son dönemde enflasyonist büyüme sürecinde iyi cirolar yapan, finansa erişim sıkıntılarına rağmen önemli yatırımlar yapan, ölçek attıran, pazar payı iyi durumda olan, havalı bir şirket binasına, yüzlerce hatta binlerce binlerce çalışana sahip, kısaca ‘çok iyi yönettiğinize emin olduğunuz’ şirketiniz ile karşılaştırdığımızda, yukarıdaki listede yer alan şirketler de bir zamanlar büyük, güçlü ve başarılı değiller miydi? Peki onların başına gelenin bizim başımıza da gelmesi sizce imkansız mı?
Biz farklıyız sendromu
“Ama hocam biz farklıyız” sözünü duymadığım şirket kalmamıştır. Evet, elbette sonu bu şekilde bitmeyebilir ama bu şirketinizin potansiyelini realize ettiğiniz anlamına gelmez.
Daha çok kazanabilecekken, daha iyi olabilecekken, kurumsallaşıp yönetim kalitesini en üst seviyeye çıkarabilecekken mevcutla yetinmek, değişimi göz ardı etmek, herşeyin eskisi gibi olacağını varsaymak, sizi yukarıdaki hazin senaryolara yaklaştırır.
Pek çok şirket maalesef kendisini dev aynasında görüyor. Son 10-15 senede kazanılmış olan başarılar ve gelinen ölçekler düşünüldüğünde bu anlaşılabilir bir durum elbette. Ancak yönetimde bir kural var; dün yok, hatta bugün bile yok, sadece yarın var.
Boy aynasına bakalım
Bu başarılarını borçla finanse eden, yurt dışı faaliyetlerinden elde ettiği gelir cirosunun asgari %20- 25’ine ulaşmamış olan, ciddi kur ve kredi riskleri taşıyan, gerçekçi bütçe yapmayan, başarıyı EBITDA veya daha iyisi OCF değil, ciro bazlı ölçen, inovasyonu AR-GE zanneden, borç özkaynak oranları yüksek olan, borç- alacak vadeleri arasında negatif makas bulunan, çok katmanlı ve katılımcı olmayan yönetim yapılarına sahip, maliyet ve giderlerini sadece ciroyu büyüterek yüzdesel olarak azaltmayı düşünen ve gerçek verimliliği realize edemeyen, stratejik değil konjonktürel büyümeyi tercih eden her şirket yukarıdaki isimler arasına yazılmak için adaydır.
Bundan korunmak, riskleri yönetmek, yukarıdaki unsurlarda gelişme sağlamak mümkün mü? Elbette. Ama önce dev aynasından çıkarak, gerçek durumun fotoğrafını çekmek veya uzmanlara çektirmek gerekiyor. Firmanızın kapsamlı bir check up’ı yapılmadan, yeniden yapılanmaya veya iyileştirmeye gidilemez. Kabul etmek lazım; iyi yönetim işi kolay değil, ancak roket bilimi de değil. İyi yönetim tasarlanabilir ve kararlılıkla uygulanabilir. Bu konuda elimizde muazzam araçlar var.
Bu araçları kullanmak bizi korkutmamalı. Şirket içinde doğru strateji, doğru yönetim sistemleri, doğru kültür, doğru teknoloji ve doğru insanları bir araya getirirseniz yönetim sorunu yaşamaz ve yukarıdaki listeye girmezsiniz. Önerim, şirketinizin haklı başarıları ile gurur duyarken, diğer taraftan da eleştirel bir gözle bakmayı bırakmamak. Konjonktür terse döndüğünde, olası bir krizde veya şirket içi bir çalkantıda güçlü şekilde ayakta kalabilir misiniz? Bu soru önemli.