Deutsche Bank Londra Baş Ekonomisti Dr. Thomas Mayer’den “sinüs eğrisi”
Deutsche Bank Londra Baş Ekonomisti ve Küresel Ekonomi Başkan Yardımcısı Dr. Thomas Mayer, küresel kriz sonrasında ekonomik büyümenin bugüne kadar yapılan senaryolardan farklı bir şekilde gelişeceğini söylüyor.
DÜNYA’ya açıklamalarda bulunan Mayer’e göre bundan sonra “L, U veya V şeklinde bir büyüme söz konusu olmayacak. “Ekonomik büyümenin, sinüs eğrisi gibi bir aşağı bir yukarı hareket edeceği bir döneme giriyoruz. Bu, yatırımcı duygularındaki istikrarsızlıktan kaynaklanıyor. Yatırımcılar iyimserlik ve kötümserlik arasında gidip geliyorlar. Bu iniş-çıkışlarda belirleyici olan unsur ekonomi politikaları olacak” diyen Mayer, “1930 deneyimine bakacak olursak, bu durum senelerce sürebilir” yorumunda da bulunuyor.
En kötü zaman geride kaldı
Mayer’e göre krizin en kötü kısmı geride kaldı. Hükümetlerin bankacılık sektöründe stabilizasyon sağlamalarının ardından, finans piyasalarında yeniden risk arzusunun oluşmaya başladığına dikkat çeken Mayer, krizin sonunun gelmiş olmasının, geçmişte olduğu gibi yüksek ve istikrarlı büyüme oranlarına geri dönüleceği anlamına gelmediğini ifade ediyor.
2010’da önce büyüme sonra yavaşlama
Mayer, “Gelecek yılın ilk yarısı için sağlıklı bir büyüme öngörüyorum, ikinci yarısında ve 2011’in başında ise ekonomik büyümede yeniden yavaşlama olacak. Çin ve diğer yükselen ekonomiler başarılı olacaklar, onları ABD’ ekonomisi takip edecek. Kıta Avrupa’sı ve Japonya ise bu iyileşme eğrisinin gerisinde kalacak” diyor.
Avrupa Komisyonu’nun merkezi ve siyasi veya vergi otoritesi olmaksızın, önerilerde bulunmaktan ileri gidemeyeceğini ve harekete geçemeyeceğini ifade eden Mayer, “Bırakalım İrlanda ve Yunanistan gibi ülkeler batsınlar. Piyasa bunu atlatacaktır. Geçmişte gösterdikleri sorumsuzluk yüzünden onları cezalandıralım demekte zorlanıyorum. Bu yöntemi Lehman Brothers üzerinde enediler ve iyi bir fikir olmadığını gördüler” diyor.
Gelişen piyasalar daha sağlıklı
Thomas Mayer, gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkelerin kriz sürecini farklı yaşadıklarına da dikkat çekiyor. Gelişen ekonomilerin büyük bir bölümünün bu krize gelişmiş ekonomilere oranla daha güçlü bir dış ödemeler dengesi ve sağlıklı hükümet mali kaynakları ile girdiklerini ifade eden Mayer, hane halkı tasarrufunun önemli boyutta olduğuna ve borçlanmanın ise makul ve dikkatli bir şekilde gerçekleştiğine işaret ediyor.
Sanayileşmiş ülkelerde ise bunun tam tersi bir senaryo söz konusu olduğunu belirten Mayer, şu yorumlarda bulunuyor: “Önde gelen sanayileşmiş ülkeler bu krize büyük dış borçlar ve yüksek oranda hane halkı borçlanma oranları ile girdi. Bunun sonucunda gelişen piyasalar, sanayileşmiş ülkelere oranla ekonomi açısından daha sağlıklı bir durumdalar.
Ne yazık ki, Avrupa hükümetleri krize karşı cevap olarak ortak politikalarda anlaşmayı başaramadılar ve işi ulusal hükümetlere bıraktılar. Bu durumun yanı sıra, Avrupa Merkez Bankası‘nın da nakit akışını kolaylaştırmakta yeterince agresif davranamaması, Euro bölgesindeki ekonomik gerilemenin diğer ülkelere oranla daha derinleşmesine neden oldu. Euro bölgesinde toparlanma diğer bölgelere oranla çok daha yavaş olacak. Ekonomi politiklarının daha agresif olduğu İngiltere’nin, kıtadaki diğer ülkelere oranla daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada en iyi haber, korumacılık politikalarının çok ciddi bir şekildegeri dönmemiş olması.”
Ekonominiz esnek olsun ticarete açık olun
Akdeniz Bölgesi’nin iyi bir ekonomik potansiyele sahip olduğunu ifade eden Mayer, bu potansiyeli gerçekleştirmek için Akdeniz ülkelerinin ekonomilerini liberalleştirmeleri ve uluslararası rekabete daha açık hale gelmeleri gerektiğini söylüyor. “Çin ve Hindistan gibi Asya ülkeleri, bu yüksek büyüme potansiyelinin nasıl gerçekleştirilebileceği açısından iyi bir örnek oluşturuyor” diyen Mayer, Türkiye’ye ise sahip olduğu potansiyeli değerlendirebilmesi için şu önerilerde bulunuyor: “Ekonomide esneklik sağlayın; ticarete açık olan ve hükümet mali kaynaklarının sağlam olmasına dikkat edin.”
“V” şeklinde büyüme olmaz
Deutsche Bank Londra Baş Ekonomisti ve Küresel Ekonomi Başkan Yardımcısı Dr. Thomas Mayer’in Global Real Estate Institute (GRI) Konferansı‘ nda yaptığı “Kredi Temelli Süper Dönemin
Ardından Küresel Ekonomi” başlıklı sunumunda, önümüzdeki yıllarda ekonomik büyümenin yavaş ve iniş-çıkışlı olacağını ifade ediyor. “Bankacılık sisteminin stabilizasyonu ve güven artırımı
bir arada sağlanırsa, ekonomik çıkış yükseliş beklendiğinden daha güçlü olacaktır” diyen Mayer, ekonomik büyümenin “V” şeklinde bir büyüme olarak algılanmaması gerektiğini söylüyor.
Mayer, “Bizim modelimiz ‘azalan sinüs eğrisi’” yorumunda bulunuyor. Mayer’in raporda verdiği bilgiler şöyle: “Ekonomide yaşanan son büyük dönemin başlıca özellikleri düşük enflasyon, hızlı büyüme, yükselen hisse değerleri, geniş kredi imkanları ve uluslararası bütçe dengesizlikleri oldu. Bu “süper dönemin” sonunda ise, 1929 yılında yaşanan Büyük Buhran’ı andıran bir süreç
içine girdik. Bankacılık sektöründe büyük ölçüde istikrar sağlandığı dikkate elındığında, yakın vadede yeniden bir yükseliş beklenebilir. Orta vadede büyüme sınırlı kalacak, Yakın vadede ise deflasyon riski ile karşı karşıyayız. Uzun vadede ise enflasyon daha da artabilir.” Mayer’e göre, Obama Momenti’ni yaratmak için bankacılık sisteminin stabilizasyonuna; likit akışınının artırılmasına;
vergi desteğine ve güvenin artırılmasına ihtiyaç var. “Hükümetler büyük borç seviyelerine ulaştıklarında, piyasadaki para miktarını artırdılar. Bu da uzun vadede eflasyonun artmasına neden oluyor” diyen Mayer, “Sonuçta dünya ağır ve ortalama hızda bir büyüme süreci ile karşı karşıya” yorumunda bulunuyor. Mayer’e göre 1929 Büyük Resesyon’u ile 2008 Büyük Depresyon’u arasındaki benzerlikler şöyle:
1. 1929’da ekonomik zorluklar yaşanmaya başladı.
Ekim 1929’da borsa krizi meydana geldi. 1930’da ciddi bir resesyon sürecine girildi. 2006’da yılında ekonomik büyüme yavaşladı; 2007’de sub-prime krizi yaşandı; 2007-2008’de resesyon meydana geldi.
2. 1931 yılında küresel bankacılık krizi yaşandı. 1931- 33 arasında kontrolsüz iflaslar meydana geldi. 2008 yılında Lehman Brothers’ın iflası sektörün kontrolden çıkmasına neden oldu. 3. 1933 başlarında Roosevelt hükümeti (i) bankacılık sektörünün stabilizasyonu; (ii) parasal destek, (iii) vergi desteği, (iv) güvenin artırılması konularına öncelik verdi. 2009 başlarında Obama hükümeti; vergi destek programını başlattı ve bankacılık sisteminin stabilizasyonuna yönelik hazırlıklara başladı. Obama güveni artırmaya çalışıyor.