“Detention” cezası alan öğrencinin ödevi
Ortaokul-liseye devam ettiğim dönemde, öğrencisi olduğum Tarsus Koleji’nde disiplin cezaları bile öğrencinin gelişmesini öngören uygulamalardı. Mesela derste yanınızdaki ile konuşursanız, “detention” cezası alırdınız. Cezalı öğrenci hafta sonu okul dağıldığında, bir veya iki saat “mütalaa” (şimdilerde etüt) salonunda oturur, kendisine verilen ödevi yapardı. En yaygın uygulama öğrenciye on adet İngilizce kelime verilmesi, bu kelimelerin karşılığını sözlükte bulması, sonra da her birinin anlamını kavradığını gösteren üçer cümleyi kağıda dökmesiydi.
Bugün eski günlerimden esinlenerek, üç kelime seçeceğim, bunları tanımlayacağım, sonra ne anlama geldiklerini gösterecek cümleler kuracağım. Kelimelerimiz gaflet, samimiyet ve basiret. Gafletin yeni dildeki karşılığı aymazlık; kişinin üzerinde durması gereken şeyleri bir yana bırakarak, boş şeylerle uğraşması, olandan bitenden bihaber olması anlamına geliyor. Samimiyetin birden fazla anlamı var, biz birini seçelim: içtenlik: Kişinin bildiklerini, düşüncesini veya amacını saklamaya çalışmaması, her şeyi olduğu gibi söylemesi. Gelelim basirete. Günümüz Türkçesine sağgörü, uyanıklık, seziş gibi sözlerle aktarılıyor. Şahsen, doğru karar verme becerisi tanımını uygun buluyorum.
Şimdi de bu kelimeleri, manalarını anladığımızı gösterecek şekilde cümleler içinde kullanalım. Başlıyoruz: Hükümetimiz ve eski başbakanımız, “Çözüm Süreci”ni PKK’nın silah ve mühimmat depolamak için kullandığını söylüyor. Eğer, PKK barış ortamından yararlanarak bu işleri yapmış ve hükümetin de bundan hiç haberi olmamışsa, demek ki hükümet “gaflet” içerisinde imiş. Şayet haberi olmuş ve bu eylemleri görmezlikten gelmiş ise, bir ihtimal “basireti” bağlanmış, isabetsiz bir yol izlemiş. Şimdilerde bu silah ve mühimmat depolaması karşısında şaşkınlık sergiliyor ise “samimiyetsiz” davranmaktadır.
Evet, bir başka daha örnek verelim. Son günlerde azgın kalabalıklar hükümete biat etmeyen basın kurumlarını basmakta, ayrıca meşru bir siyasi parti olan ve parlamentoda 80 temsilcisi ve seçim hükümetinde iki bakanı bulunan HDP’nin genel merkezine ve şubelerine saldırmakta, yakıp yıkmakta, parti mallarına büyük zarar vermektedir. Hürriyet Gazetesi’ni ilk basan grubun başında bir AKP milletvekili vardır. Bu zat, partisi seçimde istediği sonucu elde etmese bile başkanlık sistemini kuracağını haykırmıştır. Hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendilerinden olmayan basını negatif algı yönetimi, HDP’ni terörle suçladığı böylesine gergin bir ortamda Hürriyet gazetesini ve HDP genel merkez ve şubelerini korumak için güçlü tedbir gereğini görememek, gaflet demesek bile herhalde basiretsizliktir. Üzüntü belirtirken olayların başını çeken milletvekilini korumaya çalışmak ise tam bir samimiyetsizliktir.
Acaba kelime haznemi genişletip, “detention” cezamı başarıyla tamamladım mı? Ne dersiniz?