Destekler köstek olmamalı
1970’li yılların ortalarında, mesleğe yeni başladığımız günlerde, vergi iade listelerinin detaylarını ezberleyerek, hangi ürünün destekle daha rekabetçi konuma geldiğini anlamaya çalışırdık. Bildiğiniz gibi o yıllarda ürün bazlı olarak, 100.- ABD doları ihracat miktarına 5.- ile başlayıp 45.- ABD dolarına varan destekler veriliyordu. Sistem yeni, kullananlar da kullandıranlar da acemi olduğundan, gerek kullanmada gerekse kullandırmada bir dolu sorun yaşanıyordu. Bu arada kötü niyetle hareket eden bazı uyanıklar, sistemin açıklarını bulmak ve bunları kullanarak devleti dolandırmak konusunda bayağı başarılı örnekler sergilemişti. Yahya Demirel’in “Hayali mobilya ihracatı“ konusu Türkiye gündemini yıllarca meşgul etti ve yolsuzluk yapmak isteyenlere ışık tuttu. (!)
Aradan yıllar geçti sistem farklılaştı ve ürün başına ihracat destekleri, bazı küçük istisnalar (tarım ürünleri) dışında kalktı. Sistem ihracatçıyı destekleme yönünde geliştirildi ve destek sistemi, eski günlere kıyasla göreceli olarak kolaylaştırıldı. İhracata ve döviz kazandırıcı işlemlere getirilen destekler, yurtdışında açılan mağaza, depo vb. kirasından teknik müşavirlik şirketlerinin ofislerine, hastanelerin yurtdışından getireceği hastalar için yapacakları tanıtımlardan, üniversitelerin yurtdışından getireceği öğrenciler için yapacakları tanıtımlara, yurt dışında şube açacak zincir lokantaların şeflerinin maaşlarına kadar geniş ve çeşitli bir yelpazeye yerleşti. Bizler de bunları katıldığımız seminer, panel, ders vb. etkinliklerde keyifle anlatmaya veya iş insanlarımızı bilgilendirmeye çalışıyoruz.
Bu anlatımlarımıza karşı, sistemin olumsuz yanlarını örneklerle anlatan çok sayıda iş insanımızın yakınmasına muhatap oluyoruz. “Beyefendi siz bunları ballı börek gibi anlatıyorsunuz amma başımıza gelenler de şunlar...” diyerek olayların detayını anlatan çok sayıda iş insanımız ile karşılaşıyoruz. En son önümüze gelen örnek ise oldukça çarpıcı.
Arkadaşımız yurtdışında bir fuara katılmak için belgelerini hazırlayarak, muhatap olarak gösterilen birliğe başvurup fuara katılma konusunda olur alıp fuara gitmiş. Dönüşünde de istenilen belgeleri tamamlayıp teslim ederek desteği almak üzere beklemiş. Desteğin ne durumda olduğunu izlemek üzere, ara sıra birlikle yapılan telefon görüşmelerinde de kendilerine haber verileceği cevabını almış. Fuara katılımlarından tam 13 ay sonra gelen bir haberde, bazı eksik belgeler olduğu ve bunların tamamlanmasının istendiğini öğrenmişler. Gelin siz bu iş insanlarına iş planı yaparak finansman hesabınızı düzenleyin diye ders verin de karşılığında ne cevap alacağınızı tahmin edin.
Pazar araştırması yapmak için seyahate gidin destek alın diye söylediğimizde, “devletten para çıkmaz biz yine harcadığımızla kalırız“ yorumunu yaparak, bu konuda başvuru yapmayan kaç işletme ile karşılaştığımızı anlatmak mümkün değil. Ekonomi Bakanlığı bürokratlarının anlattıklarından yola çıkarsak, desteğin kullandırılması için geçen süre, diğer desteklere göre daha az da olsa, bu desteği kullananların sayısı, aktif ihracatçı sayımızın % 5’i civarında dolaşıyor. Neden?.. Para ödenmez çekincesinden...
İstanbul Demir ve Demir dışı Metaller İhracatçıları Birliği Sayın Tahsin Öztiryaki hedeflerinin “ihracatın teknoloji yoğunluğunu ve değerini artırmak“ olduğunu ifade etmiş. Aynı mekanda konuşan Sayın Mehmet Büyükekşi de “konteynerlerimizi yükte hafif pahada ağır ürünlerle, bunları sizin akıl terlerinizle dolduracağız“ demiş.
Çok güzel ifadeler bunlar. Kimse karşı çıkmaz bu güzelliklere de...
Sayın Güven Sak dünkü yazısında “Türkiye, Küresel İnovasyon Endeksi’nde neden 68’incidir “ diye soruyor. Onun yazısını okurken, KOSGEB, TÜBİTAK vb. kurumlardan destek almaya çalışırken karşılaştıkları güçlükleri anlatan iş insanlarımızı hatırlayıp tebessüm ettim. Güven Bey devam ediyor “Chobani yoğurtlarının kurucusu Hamdi Ulukaya geçen yıl ABD’de yılın girişimcisi seçildi. Chobani bizim çoğu akademisyenlerden kurulu jürilere gelse devletten destek alabilirler miydi emin değilim“ diye devam ediyor. En beğendiğim ve katıldığım can alıcı ifade ise “.... desteklemek için son derece cömert davranan bir devlet, bir taraftan da ek külfet getiren manasız kriterler ....” ifadesi. Bir de biz buna “bu manasız kriterleri iş insanlarının önüne engel olarak koyanlar“ tanımlamasını eklemek isteriz.
Sohbetimizin başında verdiğim devleti dolandırma örneği 40 yıla yakın bir geçmişe sahip. Devletin parasının peşinde olanlar hiç kaybolmadılar ki. Amma unutmayalım ki namusuyla çalışan onbinlerce ihracatçıya karşılık bu dolandırıcılardan çok az var. Suyu taşıyanla, testiyi kıranı bir tutmayalım. Destek sisteminde bunu devreye alalım. Daha önce de yazdım, gümrüklerde işler nasıl güvenilir ve doğru iş yapanın önünü açmak yönünde ilerliyorsa. Desteklerde de tedricen bu yola gidilebilir.
Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, bir fuar dosyasındaki eksiklik 13 ay sonra bildiriliyorsa ihracatçı ne yapsın. Destek alamayacaksa bile bu zamanı hoş karşılayacak kimse yoktur. Devlet biz ihracatçıları eğitmeye çalışıyor da acaba vatandaşa hizmet etme işleri nasıl öğretiliyor merak konusudur.