Destek paketleri mi yeni bir bankacılık anlayışı mı?
Gence Kayacık - Kurumsal Finansman Uzmanı
Ekonomi yönetimimiz sponsorluğunda KOBİ’lere birbiri ardına finansal destek paketleri yapılandırılmakta. Bu da KOBİ’lerin küçük aile tasarruflarını yatırımlara dönüştürerek üretim, istihdam, istikrarlı sanayileşme ve kalkınmada üstlendikleri roller gözönüne alındığında çok doğal.
KOBİ’ler az sermaye kullanımı yanında daha çok emek yoğun-ucuz üretim yapan, düşük düzeyde yönetim giderleri olan, dinamik, yenilikçi, çabuk karar verme yeteneğine sahip oldukları için fırsatları zamanında değerlendirebilen işletmelerdir.
Küreselleşme, esnek üretim yapılarından dolayı, tüketici egemen günümüz piyasalarında teknoloji ve müşteri tercihlerindeki değişikliklere, iç ve dış ekonomik şartlara kolayca uyum sağlayabilen KOBİ’leri öne çıkarmaktadır. Bu yüzden piyasa ekonomisinin dinamik yapısı ve gücü, büyük ölçüde sistemdeki KOBİ’lerin varlıklarıyla ve güçleriyle yakından ilgilidir.
KOBİ’ler yalnızca ekonomik hayatta değil, aynı zamanda sosyal hayatta da önemli roller üstlenmektedir. KOBİ’ler ülkede geniş bir alana yayıldıkları için, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesinde, gelir dağılımında adaletin sağlanmasında ve bunu devam ettirmede, demokratik hayatı canlı tutmada önemli bir araç olmaktadır.
Dolayısıyla, sadece piyasalardaki finansal istikrar değil, aynı zamanda bankacılık sisteminin ekonomi yönetiminin yönlendirmelerine ihtiyaç duymadan KOBİ’lerin krediye ulaşımını sağlaması “toplumsal fayda” olarak algılanmaya başlamalıdır.
Bankalar; tasarrufların mobilize edilmesi, tasarruf sahipleri ve kredi alanlar arasında köprü vazifesi görülmesi, kredi alanların tasarruf sahipleri adına gözlenmesi ve disipline edilmesi gibi geleneksel fonksiyonları icra etmek suretiyle çok önemli roller üstlenen piyasa aktörleridir. Fakat bankalar tarafsız aracılar olmaktan ziyade kâr amacı güden kurumlardır. Bu yüzden, bankalar iktisadi rollerini etkin şekilde yerine getirmekten kendilerini uzaklaştıran çıkar çatışmalarına meyilli olurlar. Bu “piyasa kusuru” nu düzeltmek içinde regülatör sıfatıyla ekonomi yönetimimizin devreye girmesi gerekir.
Kamu politikalarının bankalar üzerinde yalnız kısıtlayıcı etkisi yoktur. Esasen kamu politikaları bankaların ticari iştahlarını şekillendirir. Açıktır ki; rekabetten ziyade regülasyon bankaların sunacağı ürün ve hizmetlerin yelpazesini, aktif ve pasiflerinin yapısını, finansal olmayan şirketlerdeki kontrollerinin kapsamını vb. belirler.
Dolayısıyla, ideale yaklaşmak için, bankaların toplumsal aktörler olarak rollerinin farkında olarak bilinçli piyasa otoriteleri hüviyetinde hareket etmelerini ve kısa vadeli kârlara odaklanmak yerine uzun vadeli ticari ilişkilere yönelmelerini sağlayacak regülatif düzenlemelerin hayata geçirilmesi şarttır.
Bu çerçevede, öncelikle bankaların KOBİ’lerde, KOBİ’lerinde bankalarda derinleşmesi – uzun vadeli ticari ilişkiler tesis etmesi için her KOBİ’nin bir düzine banka ile değil, verimli şekilde 1-2 banka ile çalışmasını sağlayacak altyapı oluşturulmalıdır.
Bu süreçte elde edilecek tecrübelerin üzerine de kredi alanlarla bankaların gerçekleşen yatırımların kârını ve de zararını paylaşacakları yatırım bankacılığı faaliyetlerinin yaygınlaşması sağlanmalıdır. Böylelikle her iki tarafın, standart bankacılık uygulamalarından daha uzun süre partner olarak birlikte hareket edecekleri bir platform oluşturulabilir.
Tabi ki tüm bunlar insan faktörü göz ardı edilerek gerçekleştirilemez. O yüzden bankaların lisans eğitimi sonrasında işe aldıkları elemanlara standart eğitim vermeleri ve sonrada sadece bu şekilde bankacılık sistemi yetenek havuzuna dahil olan elemanları istihdam etmelerine öncelikle son verilmeli, bankacılık uygulamalarında uzmanlaşmanın derinleşmesini sağlamak adına değişik kariyer birikimlerine sahip yetenekleri kariyerlerinin farklı noktalarında bankalara kazandırmanın önü açılmalıdır.
Akabinde de, bankacılığın kültürel normlarının tam anlamıyla teşvik edileceği yoğun -kademeli eğitim altyapısın oluşturulmalı ve bankacılığa yeni başlayacak tüm kişilere uygulanmalıdır. Bu yoldaki en önemli nokta ise; mesleği icra etmek için gerekli teorik-pratik bilgilerin ve de mesleki etik nosyonunun aktarıldığı eğitim sonrasında bankacılara verilecek “ruhsatnameler” ile mesleği tüm hak ve yetkileriyle icra edebilmeleri tasdik edilmeli, böylelikle de bankacılık mesleğinin aynı avukatlık, doktorluk gibi kurumsallaşması sağlanmalıdır.