Destek paketi Euro'nun zayıf kalmasına neden olacak

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Geçen hafta euro bölgesinde bir süredir gündemde olan riskler piyasalar tarafından satın alınmaya başlanmış, sorunlu olarak görülen euro ülkelerinin devlet tahvilleri değer kaybederken, piyasalarda da likidite sıkışıklığı başgöstermeye başlamıştı. Akabinde, haftasonunda Avrupa Merkez Bankası Euro Bölgesi ekonomilerini ve satış baskısı gören Euro Devlet tahvillerini desteklemeye yönelik bir destek paketi açıkladı. Bu paketle, piyasaların orta ve uzun vade ile ilgili olumsuz beklentilerini kırmaya yönelik olarak 440 milyar eurosu Avrupa devletleri, 220 milyar eurosu ise İMF tarafından sağlanacak olan bir AB devletlerine finansman yardım fonu kurulması kararlaştırıldı. Bu fonun yapısı, idaresi, kullanım şartları vs. şu aşamada gayet belirsiz. Zaten, piyasalar üzerindeki asıl etkiyi AMB'nin vakit geçirmeden Pazartesi sabahından itibaren tahvil satın almaya başlaması yarattı. Önce tahvillerle birlikte euro da değer kazanmaya başladıysa da, bir süre sonra paketin kendi başına aslında euroyu destekleyici olamayacağının anlaşılmasıyla işler tekrar terse döndü.

Destek paketi, AB ve IMF'nin Yunanistan'a 110 milyar euro'luk yardım kararının hemen akabinde açıklandı. Özellikle AMB yetkililerinin bugüne kadar işi ağırdan alan yaklaşımları ve belki de Merkel'in iç politika nedenleriyle destek paketini Pazar günkü yerel seçimlerin sonuna kadar bekletmesi geçtiğimiz hafta euro üzerindeki baskıyı gereksiz yere artırarak dolara karşı hızla 1.26 seviyelerine kadar gerilemesine yol açtı. Euro'nun 1.30 seviyesinin altına hızlı bir şekilde inebileceğini gösteren bu hareket, haftasonundaki açıklamayla birlikte euro'nun zayıflaması yönünde yüklü pozisyon almış spekülatörlerin pozisyon kapatmasıyla geçici bir toparlama yaşamasına rağmen, AB para biriminin geleceği için hiç de iyi işaretler vermiyor. Esasen euro 2008 yılı sonlarında da bu seviyeleri görmüştü. Ancak o zamanlar söz konusu olan küresel krizin tepe noktasında dolar'ın "sağlam liman" olarak görülmesi sonucunda doların değerlenmesiydi. Şimdi ise söz konusu olan euro'nun değer kaybetmesi. Bu nedenle euro'nun kendi zafiyetinden dolayı 1.30 sınırının altına düşmüş olması önemli bir gelişme. Son yıllarda resmi rezervlerde kısmen euro artışına gitmiş olan başta Çin olmak üzere yüksek döviz rezervi biriktiren ülkelerin böyle bir gelişmeden sonra ellerindeki euro pozisyonlarını artırmak konusunda son derece çekimser kalacakları bir gerçek. Bu da önümüzdeki dönemde euro üzerindeki baskıyı ister istemez artıracaktır. Ayrıca, euro'nun diğer para birimleriyle swap imkanlarının yaratılması da, sadece euro'dan çıkışı hızlandıracak bir gelişme.

Her ne kadar AMB satın almakta olduğu devlet tahvilleri nedeniyle ortaya çıkan parasal genişlemeyi açık piyasa işlemleri yoluyla önleyeceğini açıklasa da, AMB'nin aynı zamanda uzun-vadeli finansman imkanlarını da tekrar devreye sokmuş olması, bunun bu aşamada pek de kolay olmayacağını gösteriyor. Bu nedenle, euro bölgesinde artan bir enflasyonist risk de söz konusu. Unutmayalım ki, sonuçta alınan tedbirler euro'yu kurtarmaya değil, euro bölgesi ülkelerinin devlet tahvili piyasalarını kurtarmaya yönelik.

Eğer AB yöneticileri açıklanan bu paketle birlikte euro'nun kuvvetleneceğini düşünüyorlarsa kendilerini kandırıyorlar demektir. Evet, krizin en derin noktasında ABD de benzer tedbirler açıklamış, ve dolar değer kaybetmemişti. Ancak, unutmamak gerekiyor ki, hâlâ Dünya'daki döviz rezervlerinin %75 kadarı dolarda. Özellikle Çin, son 10 yıldan beri uyguladığı tasarruf fazlasını dolar varlıklara yatırma politikasından vazgeçmiyor, ve vazgeçmeyecektir. Kısacası, dolar, şu veya bu nedenle, özel bir statüye sahip bir para olmaya devam ediyor. Euro ise öyle değil, hele birliği oluşturan pek çok ekonomide ciddi borçlanma problemleri olduğunun ortaya çıkmasından beri hiç öyle değil. Euro tutmanın, portföy çeşitlendirmesi yaratma dışında, hiç bir cazibesi yok. Belki, bazı ülkelerin euro'yu terketmek zorunda kalacağı yönündeki görüşler çok abartılı, ancak şüphesiz söz konusu ülkelerin euro'nun içinde kalması da bu para biriminin zayıf kalmasına sebep oluyor. Euro'daki "kalıcı" bir toparlanma için sorunlu AB üyelerinin maliye politikalarının sıkılaştırılarak merkezi bir otorite tarafından denetim altına alınması, ve bütün bunlardan sonra da AB'nin pozitif büyüme rayına girmesi gerekiyor. Bunlar için de çok uzun bir süreye, belki de sonsuz uzunlukta bir süreye ihtiyaç var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019