Derviş programı, tarih bilinci izinde Yeni Türkiye
Hiçbirimiz başkalarının niyetlerini yargılama hakkında sahip değiliz.
İnandırıcı belgeleri olmadan, bağımsız bir yargının hükmüne dayanmadan başkalarının niyeti üzerine hüküm vermekten daha büyük haksızlık ne olabilir ki?
Kemal Derviş ülkemizin çok sıkıntılı günlerinde görev almış bir yurttaşımız, bizim insanımızdır. Çok parçalı bir siyasi iradenin gücüne güvenerek “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nı” yürürlüğe koyan teknisyen kadroya liderlik etmiştir. Programın sonuç almaya başladığı aşamada da siyasi iktidar değişmiş; yeni iktidar programı uygulamayı sürdürmüş olumlu sonuçlar da almıştır.
Kemal Derviş’le ilgili belge, bilgi, analiz ve inandırıcı gerekçeleri olmaksızın her çeşit söyleme tanıklık ettik: Kimisine göre, “uluslararası sermayenin yetiştirdiği ajandı”. Kimilerine göre, “IMF’nin resmi görevlisi”. Diğer bir gruba göre “müstemleke valisi”. “Ağzı olan söyler” misalı, herkes kendi önyargıları, yerleşik doğruları ve bilinç düzeyine göre Kemal Derviş profili çizmiş; kim olduğu alabildiğine sorgulanmış, ama ne yaptığı yeteri kadar analiz edilmemiştir.
Kasaba kültüründen kurtularak, topluluktan topluma, inançtan düşünceye geçmek istiyorsak, ayrıntısını bilmediğimiz konularda insanları suçlamanın ayıbından da sakınmamız gerekir.
Yeni bir Orta Vadeli Program'la (OVP) ekonomiyi toparlama çalışmalarının yoğunlaştığı bugünlerde; virgülü, noktası, her sözcüğü, her cümlesi, ulaştığı bütün genellemeleri tartışmaya açık olan düşüncelerimizi paylaşacağız.
Kemal Derviş’in liderliğinde hazırlanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı beş özelliği vardı: Piyasa kurlarına uygunluk, kurumlara ve sisteme dayalı işleyiş, mali disiplin, parasal disiplin, ödünsüz gözetim ve denetim.
Piyasa kurallarına uygunluk
Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın ilk özelliği, uluslararası piyasalarda geçerli olan kurullara uygunluğuydu. Piyasa ekonomisinin işleyişini sağlayan temel ilke ve kurallara, algı ve anlayışlara ters düşmeyen; uluslararası kurumların ortak dilini kullanan yapıda olmasıydı.
Yaşadığımız dönemin “hakim işleyişinden” soyutlanarak yaşayamayacağımıza göre, güven yaratmak, uluslararası akışları sağlamak için “ortak dil” kullanmak gerekiyordu; programının içeriği de küresel kurumların dilini kullanma özen göstermişti.
Hazırlanacak olan programlarda da değişen uluslararası piyasa koşullarının gerektirdiği kavramları kullanmadan, ortak düşünceleri benimsemeden, kurumların ve sistemin ortak sesine kulak vermeden sırf kendimize özgü olanlar yaşama şansı bulabilir mi? Öncelikle bu sorunun yanıtını vererek, geçmişten de ders alarak gelecek inşa etme akılcı tutum değil midir?
Kurumların işleyişi ve sisteme dayanma
Kaynak kullanmanın, kalkınmanın ve insanlarımızı refaha taşımanın etkili araçları “kapsayıcı kurumlardı”. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın temel bakış açısı, kurum-odaklı yapılanmaydı. BDDK’nın varlığı, 29 Kasım 2000 günü yaşanan Kara Çarşamba’ya kadar bütün krizlere kaynaklık eden bankacılık sistemini disiplin altına aldı, Bu kurumsal disiplin, o günlerden sonra krizlerin ülkemizden “teğet geçtiğini” söyleyebilmenin temelini oluşturdu.
Banka sisteminin disiplin altına alınması, hâlâ bugün sağlam duran alanlarımızdan birini oluşturuyor. Banka sisteminin “kural odaklı gözetim ve denetim yerine risk odaklı gözetim ve denetime geçişi” tartışmalarını unutmamak gerekiyor.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığının para politikalarına etkilerini hep birlikte yaşadık. SPK’nın borsa işlemlerindeki disiplinin ekonomideki güven ve istikrarın temel gücü olduklarını söylemek abartılı bir değerlendirme değil.
Hazırlanacak bir orta vadeli programda “kurumların işleyişi ve sistemlerin edilgen kontrolünü” dikkate almazsa, hedeflediğimiz sonuçlara ulaşabilir miyiz?
Mali disiplin dengeleri
Mali disiplin, “ayağını yorgana göre uzatma” ilkesi her toplum için geçerli bir ilkedir. Mali disipline, popülist ve tuzaklar kuran uygulamaların batığına saplanmamak için uyulur. Mali disiplin ilkelerine, kurallarına ve disipline uyma son derece önemlidir.
Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın getirdiği kurumsal yapılar mali disiplini uygulamayı kurallara bağlamıştır. Disiplin önerileri kağıt üzerinde kalırsa “ülkenin bekası” iddiaları boşlukta kalıyor. Eğer önemli olan “ülkenin bekası” ise gerisi “teferruat” diyorsak, mali disiplininden vazgeçilmemelidir; disiplini de kişi-odaklı olmaktan çıkararak, sistem-odaklı hale getirmek gerekir.
Parasal disiplin dengeleri
Enflasyonun toplumsal ahlâkı bozucu etkilerini anımsatmak fazladan bir anlatım olur. Parasal disiplini sağlamadan enflasyonun toplum ahlâkını çürüten etkilerini nasıl engeller, ülkenin bekasını nasıl sağlarız?
Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın temel dayanaklarından biri de parasal disiplini sağlamak için Merkez Bankası bağımsızlığıydı. Anayoldan saparak, yan yoldan dolaşmadan soralım: MB bağımsızlığı ile ülkenin bekasını oluşturan ekosistemdeki etkileşimin ayrıntısı hakkında net bilgi olmadan daha sağlıklı bir geleceği inşa edebilir miyiz?
Ödünsüz gözetim ve denetim
Zihnimden geçeni paylaşmazsam kendime saygısızlık ederim. Kemal Derviş’in liderliğinde hazırlanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’na irade koyan üçlü koalisyon iktiradının sorumları her zaman takdirle anılması gereken insanlardır. Neden teknik ya da politik söylemde bu konu yeteri kadar rağbet görmüyor?
Ne yazık ki, yeni bir program hazırlanan bugünlerde bile o yakın tarihin gerçekleri unutulmuş gibi… Medya, geçmişten ders alarak, daha sağlıklı gelecek inşa etmenin gereklerini yerine getirme konusunda istekli değil. Bugünlerde Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın kurumsal boyutunu öne çıkarak tartışmalar yapılacağı yerde, bedelli askerlik gibi önemli, ama geçici sorunların tartışılmasının gerekçeleri nedir bilmek hakkımız değil mi?
Her zaman olduğu gibi bugün de siyasi iradenin desteği önemli… Ancak, siyasi iradenin bakış açısını net olarak ortaya koyması gerekir ki, geleceğe dönük “belirsizlik sınırları” daralsın; “öngörülebilirlik” artsın… İnsanlar “yeni yatırımlar” yapmaya yönelebilsin.
Siyasi iradenin felsefesini sorgulamalıyız. Ünlü felsefeci Nusret Hızır’ın sözlerini anımsayalım: "Felsefesiz iş yapılabilir mi? Elbet ki yapılır…Ama tam, temiz ve doğru iş yapılamaz.”
Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı, bağımsız kurumların ödünsüz gözetim ve denetim yapabilmeleri anlayışı üzerine kuruluydu. Bugün de topluma sunulacak programın gözetim ve denetimin metodu açıkça paylaşılmazsa, korkarız ki sonuç almak mümkün olmayacak.
Düşündüklerimi, sizin beni ikna edeceğimiz noktaya kadar “doğru” kabul ediyorum… Ülkenin bekası için felsefeye, ilke ve kurallara, kapsayıcı kurumlara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum… Hepsinden önemlisi de geri- bildirim döngüsünün ve ödünsüz denetimin erdemine inanıyorum. Ülkenin bekası sözünün ancak bu koşullarda ayaklarının yere sağlam basacağını söylüyorum. Ve içtenlikle eksiğimi ve yanlışımı öğrenmek istiyorum. Tarihten ders alarak daha sağlıklı gelecek inşa etmek tarih bilincinin özüdür; bu özü yitirirsek israfın bataklarına saplanırız.