Derinlik sarhoşluğu!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

 

 

 
Küresel görünüm, sermaye piyasalarının son beş yılda yaşanan gelişmelerden hiç ders almadığına işaret ediyor. Balonculuktan ve kısa vadeli spekülatif bakış açısından kurtulunamıyor. Durum böyle olunca sistemik riski azaltayım derken tam tersine hizmet ediliyor. Gelişmiş ekonomilerde yaşanan olumsuzlukların, gelişmekte olanlarda da tekrarlanması için ne gerekirse yapılıyor. Sürdürülebilir olmayan bu süreçte merkez bankalarına ilişkin beklentiler başrol oynarken, siyasilerden gölge etmemeleri dışında fazla bir şey umulmuyor. Söz konusu gidişin rekabet koşulları ve mevcut sorunlar üzerindeki orta vadeli olumsuz etkileri büyük ölçüde görmezden geliniyor. Bu kısır döngü de daha derine dalındıkça belirsizlik ve kırılganlık sinsi bir şekilde artmaya devam ediyor. Orhan Veli'nin bir şiirinde dediği gibi ne Atom Bombası ne de Londra Konferansı finansal piyasaları ilgilendirmiyor, bir elimde cımbız bir elimde ayna ile kendi hayal dünyasında yaşamakta ısrar ediyor. Gerçeklerden hızla uzaklaşmaya sebep olan bu derinlik sarhoşluğu etkili ve yetkili tüm kesimleri etkiliyor...
 
Bu aşamada sormak gerekiyor. Çin ihracatının artması veya Avrupa Merkez Bankası Başkanı'nın piyasaları rahatsız edecek bir eylem ve söylemde bulunmaması iyimser olmak için yeterli midir? Piyasalar gerçekleri dışlayan kısa vadeli bakış açıları ile evet diyor ve herkesi aldatmaya çalışıyor. Çin gelişme gelişmekte olan ekonomilerin durgunluk riskinden uzaklaşacağı ve rekabet koşullarının düzeleceği anlamına gelmiyor. Avrupa Merkez Bankası ise günü kurtarmak adına parasal genişleme yönünde aldığı sınırı belli olmayan riskin gelecekteki maliyetini hesaplamaktan kaçınıyor; Yaklaşan seçimler ve giderek ağırlaşan sorunlar bu aymazlığın gerekçesi oluyor...
 
Etkili ve yetkili kesimlerin sistem ile geniş halk kitleleri arasında bir çıkar çatışması olması durumunda taraf olmaması ve bu anormalliği gidermeye çalışması gerekiyor; fakat mümkün olamıyor. Oy hesabı nedeniyle siyesilerin sistem aleyhine tercihlerde bulunması kırılganlık olarak nitelenir ve popülizm olarak tanımlanırdı. Son on yıllardır en olmayacak tercihle yatıp kalkıyor ve felakete koşuyoruz. Günü kurtarmak adına hem sistemik kırılganlığın artmasına hem de geniş halk kitlelerinin daha olumsuz durumlara düşmesine yeşil ışık yakıyoruz. Balonlar şişerken bu anormallik pek anlaşılmıyor, büyüyen tehlikenin algılanması yapay beklentilerle engelleniyor, fakat balon patladığında sorumlular ya kaçak delik arıyor ya da herkesi sakinleştirecek bir şeyler arıyor ve hesapsızca kullanılıyor. Derinlik sarhoşluğu etkili ve yetkili kesimlerden başlayarak her yanı sarıyor. Balık baştan kokuyor, şuursuzluğun etki alanı genişliyor; Ayak takımı durumundaki geniş kitlelerin daha büyük sıkıntılar çekmek zorunda kalacağı bir döneme koşuluyor...
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar