Derin çalışma
Bir öykü
Genç adam, 1974 yılının karlı bir aralık sabahında, Harvard meydanındaki gazete bayisine uğradı. Popular Electronics dergisinin son sayısını aldı. Dergi, Altair isimli bir kişisel bilgisayarın (o zamanki deyimi ile “home computer”) piyasaya çıkacağını yazıyordu. Genç adam soluğu arkadaşının yurt odasında aldı ve şöyle dedi: “Bak dünyada neler oluyor; hem de bizsiz”. Arkadaşı makaleyi hemen okudu ve “Haklısın” dedi. O günden itibaren 2 hafta içinde, bu iki genç adam şey geliştirdiler; bilgisayar endüstrisinin kaderi değişti. Genç adam Paul Allan, arkadaşı ise Bill Gates idi. Gates, Harvard Üniversitesi’nde 2. sınıf öğrencisi idi. Allan ise, üniversite terkti.
Gates daha lisede iken, Allen’ın da bulunduğu bir yazılım grubu kurmuş ve programlar yazarak para kazanmıştı. Harvard’ta uygulamalı matematik okuyordu. Bilgisayar sevdası burada da devam ediyordu. Akien bilgisayar laboratuvarından çıkmaz olmuştu.
Okul, Noel tatiline girmişti. Gates’in final sınavlarına hazırlanması gerekirdi. Ama Bill ve Allen, bilgisayar laboratuvarına kapandılar. Altair için harıl harıl kodlar yazıp bunları laboratuvardaki PDP-10 bilgisayarında denediler. Yazılım tamamlanmadan Altair yapımcısı MITS şirketine mektup yazdılar. “Altair üstünde çalışacak BASIC yazılım dilini geliştirdik. Bunu sizin aracılığınızla satmak istiyoruz”. Ama cevap alamadılar. Telefon etmeye karar verdiler. Gates, Allen’a “Sen konuş”dedi. Çünkü Allen daha yaşlı idi. Allen ise Gates’e “Sen konuş, bu tip işlerde daha iyisin” dedi. Sonunda bir orta yol buldular. Bill Gates, kendini Paul Allen olarak tanıtarak ve onun sesini taklit ederek şirketten randevu almayı başardı.
Allen, BASIC yazılımını bir teypte MITS’e götürdü. MITS’in sahibi Eds Roberts ve ekibi sonuçtan pek umutlu değildi. Ama yazılımın Altair’e yüklenmesi bitince yazıcı şunu yazdı: “MEMORY SIZE?” . Ekipten birisi bağırdı: “Hey, bir şeyler yazıyor!”. Allen cevabı yazdı. Sonra bilgisayara “2+2” nin cevabını şöyle sordu : “PRINT 2+2”. Cevap geldi: “4”. O ana kadar olayı kenardan sessizce izleyen Eds Roberts sevinçle haykırdı : Aman Allahım, 4 yazdı”. Çünkü bilgisayar dünyasında bir tarihin yazıldığına tanık oluyordu. Böylece Altair kullanıcıları kendi programlarını yazabilecekti. Roberts, Allen’ı ofisine davet etti. Lisans anlaşmasını imzaladı.
Allen, üstünde BASIC yüklü bir Altair bilgisayarı ile Harvard’a döndü. Bir ay sonra Eds Roberts’tan MITS şirketinden iş teklifi aldı; yazılım grubu direktörü oldu. Gates yaz tatilinde Allen’a katıldı ve sonbaharda da orada çalıştı. Sonra Harvard’da dönerek iki sömestr daha okudu ve ayrıldı. Mezuniyeti için iki sömestr vardı. Ama okulunu bitirmedi.
Gates, 1976 yılında Allen ile Microsoft firmasını kurdu. Bugün Microsoft bir dünya devi.
Bir yorum
Bill Gates’in başarısı tartışılmaz. Gates, 79 milyar dolar civarındaki serveti ile dünyanın en zengin insanı. Acaba bu başarısının sırrı ne?
Gates, Harvard’ta sabahlara kadar çalışırmış. Bazen terminal başında başı klavye üstüne düşer, uyurmuş. Bir süre sonra uyanır, gözlerini kısarak ekrana bakar, bir iki kere gözünü kırpar ve hiç bir şey olmamış gibi, bıraktığı yerden komutu yazmaya devam edermiş.
İşte Gates’in başarısındaki en büyük rolün yukardaki tip çalışma biçimi olduğu söyleniyor. Bu tip çalışmaya Georgetown Profesörü Dan Newport, “Derin Çalışma” (Deep Work) diyor ve şöyle tanımlıyor: Dikkati dağıtmadan çok derin bir odaklanma ile zihinsel kapasiteyi sınırlarına kadar zorlayan, yeni değerler yaratan, becerileri geliştiren ve taklit etmesi zor olan profesyonel eylemler.
Evet başarı için alın teri en vazgeçilmez olan koşuldur. Ama bir şeyler yaratmak için Bill Gates’in sergilediği türden “Derin Çalışma” gerekiyor. “Eli işte, gözü oynaşta” olarak ciddi işler yapmak, hele hele bir şeyler yaratmak mümkün değildir. En olmadık yerde, en önemli iş başında bile gözünü cep telefonundan ayırmayan “ağzı açık, zihni kapalı, ayran budalaları”nı gördüğünüzde bu makaleyi hatırlayınız.