Deprem ve gıda güvencesi
Her defasında, bu son deprem konulu yazı diyorum ancak artçılar, yeni depremler, yeni yıkımlar ve yıkımın gerçek boyutlarının yeni yeni ortaya çıkıyor olması, bu konuyu sıcak tutuyor. Sanırım depremin sosyal ve ekonomik artçıları uzun bir zaman etkisini sürdürecek. Nüfus ve sanayi yoğunluğu nedeniyle, depremde öncelikle kentler üzerinde duruluyor. Ancak kırsalda da önemli can ve mal kayıpları oldu.
Karşılaştırmayı sadece istatistik bazlı yapmayı doğru bulmuyorum. Çünkü geniş kapsamda kırsal alan, dar kapsamda ise tarım sektörü, rakamların gölgesinde kalmaması gereken bir derinliğe sahip. Başta gıda olmak üzere sosyolojik ve ekonomik yönleri var. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO); önümüzdeki üç ayda, depremden etkilenen illerinde, kırsalda yaşayan 900 bin kişi için 25 milyon dolara ihtiyaç duyulduğunu açıkladı. Deprem sonrası gıda tedarik zinciri kopmamalı Gıda tedarik zincirinin iyi yönetilebilmesi en öncelikli konu.
Bugüne kadar ülke genelinde gıda temininde ciddi bir sıkıntı yaşanmadı. Ancak en önemli tehdit, bölge insanının göç etmesi. Arazi sahipleri veya işletmecileri, zamanında ekim-dikim ve bakım işlerini yapamazlarsa üretimde ve nihayetinde gıda arzında sorunlar yaşanabilir. Üretim alanlarında oluşan yarılma ve çatlakların da tarımsal üretimi olumsuz etkilemesi beklenmiyor. Kahramanmaraş ve Hatay illeri başta olmak üzere üreticilerin ihtiyaçları yakından takip edilmeli.
Bazı üreticilerin vefatı, bazılarının yaralanması ve bir kısmının ise muhtemelen geçici de olsa başka bölgelere göç etmesi, bir sonraki ürün sezonunu riske edebilir. Deprem yaşanan illerde sebze üretimi oldukça yoğun. Bazı sebzelerde kısmi de olsa fiyat artışları gözleniyor. Üretimin yanı sıra gıda tedarik zincirinin de sağlıklı işlemesi gerekiyor.
Bu durum, gıda fiyatları ve nihayetinde enflasyon açısından bir tehdit unsuru. Tarım ve Orman Bakanlığı tam kadro sahada İnsanların gıdaya erişimi ne kadar önemli ise hayvancılıkta da yem konusu o kadar önemli. Tarım ve Orman Bakanlığının zamanında yem desteği sağlaması ve hayvan başında bir defaya mahsus destekleme ödemesi yapacak olması sevindirici.
Bakan Kirişçi’nin açıklaması şöyle: "Bu bağlamda 11 ilimizde 185 bin işletmeye 2 milyon büyükbaş için ve 9 milyon küçükbaş hayvan için toplam 1,5 milyar liralık yem desteğini de sağlamış bulunuyoruz. Bu minvalde Adıyaman'daki üreticilerimizin verilecek desteklerden alacakları pay 218,2 milyon lira.
Bu şubat ayı sonuna kadar üreticilerimizin hesabına geçmiş olacak.” (Anadolu Ajansı) Ayrıca mazot ve gübre desteğinin nakit olarak verilmesi ve şubat sonuna kadar hesaplara yatacak olması, çok kısa vadede taze kan olarak görülebilir. Tarım sektörünü diğer sektörlerden ayıran en önemli özellik, sadece insanların değil, bitkisel ve hayvansal ürünlerin de canlı yapıda olması. Dolayısıyla hayvan barınaklarının çökmesi de en az ailenin konutu kadar önemli üretici açısından.
Bölgedeki birçok hayvanın telef olması çok fazla gündem olmadı maalesef. Tarım sektöründe, ailenin yaşam alanının aynı zamanda işletmenin yönetim yeri de olması, üretimin 24 saat esaslı ve büyük fedakârlık gerektiren bir iş olduğunu gösteriyor. Tarım ve Orman Bakanımızın sürekli deprem bölgesinde olması, problemlere bizzat şahitlik etmesi ve üretimde hızlı bir toparlanmanın olabileceğine olan inancımızı kuvvetlendiriyor. DSİ ve Orman Genel Müdürlüklerinin de aynı Bakanlık bünyesinde olması çalışmaların etkinliğini artırıyor.
Kesime gitmesi gereken veya barınmaya ihtiyaç duyan hayvanlar, Bakanlığın ilgili birimleri tarafından organize ediliyor. Hayvansal üretim arzında riskler biraz daha fazla görülüyor. Özellikle et ve süt arzı konusu önemli. Köy muhtarlarının önemi bu deprem vesilesiyle daha çok fark edildi.
Kentlerde, dijitalleşmeyle birlikte işlevleri azalan muhtarlar, köylerde daha çok önem kazandılar. Ezcümle; deprem felaketinin sadece konuttan ibaret olduğu düşünülmemeli, insanın doğal ve sosyal çevresi ile kentsel ve kırsal alan dengesi ve sürdürülebilirliği açısından konuya yaklaşılmalı.