Denklemi çözmek ve gereğini yapmak
Denklemi çözmüş muavin
Eskiden minibüslerde muavin olurdu, çığırtkanlık yaparlardı. Genelde hepsi de ufak tefek olurdu. Bir avukat komşumuz bir gün minibüsten inip şöyle demişti: “Bugün anladım neden muavinler ufak tefek diye. Bu seferki muavin iri bir tipti. Bütün yol boyu adamın poposunu yüzümde taşıdım.” Ayvacık otobüsüne binip muavini görünce yukarıdaki olay aklıma geldi. Muavin, komedyen Ata Demirer tipinde birisi idi. Onun kadar cüsseli olmasa da, “genç irisi” denilen cinstendi. Cüssesine rağmen, çok hareketliydi. İkramları büyük bir çeviklikle yapıyordu. Yolculardan gelen tüm istekleri hiçbir ayırım yapmadan karşıladı. Hizmet kalitesi ile fark yaratıyordu. Bir yakıt istasyonunda durduğumuzda muavine sordum: “Otobüs sizin mi?” Çünkü kendi malını çalıştıran birisinin gayreti ile çalışıyordu. Muavin “Hayır, değil. Ama ben 15 yıldır bu işi yapıyorum. Neden sordunuz?” dedi. Ben de “Sizi kutlarım. Hizmet kaliteniz çok iyi” dedim. Muavin şöyle devam etti: “Böyle yapmak zorundayız. Siz bizim misafirimizsiniz. Sizi memnun etmeliyiz. Ancak siz varsanız, biz varız.” Muavin, ülkemizdeki, birçok meslekteki kişinin çözemediği bir denklemi çözmüştü ve gereğini yapıyordu. İşin merkezindeki müşteriyi bulmuştu.
Denklemi çözememişler
Bir işyerinin çarkının dönmesi için birinci koşul müşteridir. Üretilen malı, verilen hizmeti müşteri beğenecek ve yine isteyecek ki iş dönsün. Rekabetin bu kadar güçlü olduğu bir devirde müşteri dediğimiz kişi de nazlı kişidir. Memnun etmesi zordur. Bu nedenle, müşteriyi işin merkezine koymak gerekir. İşin sürdürebilirliğini sağlayacak olan, müşteridir. İşte muavin bu gerçeği kavramıştı; denklemi çözmüştü. Peki, otobüs muavininin çözdüğü denklemi neden herkes çözemez? Bazı çalışanlar, değirmenin suyunun nereden geldiğini kavrayamaz. Maaşını, müşterinin ödediğinin farkında değildir. Zanneder ki maaşını patron veriyor. Bu nedenle müşteriyi memnun etmeyi dert edinmez. Müşterinin ne denli nazlı olduğunu anlamak istemez. Müşterinin nazına oynamayı kendine zül sayar. Bazen de çalışan olayın farkındadır, müşterinin ne olduğunu bilir. Yaptığı işi sevmez. Hele hizmet sektöründe ise ve de müşteri ile doğrudan temasta ise, bunu müşteriye yansıtır. Duyarlı bir müşteri bunu anlar ve memnun olmaz. Bazen de durum şöyledir: Çalışan, müşterinin önemini bilir, yaptığı işi sever. Ama işvereninden, çalışma koşullarından veya ücretinden memnun değildir. Değerinin bilinmediğinden yakınır. Hatta kendini “Bulunmaz Bursa kumaşı” sanır. Patronuna gösteremediği nazı, müşteriye göstermeye kalkar.
Sonuç
Çevrenize bakınız: Kaç kişi yukarda sözünü ettiğim denklemi çözmüş? Önce hizmet aldığınız yerleri gözden geçiriniz. Buralarda kendinizi özel hissediyor musunuz? Size gereken önemi veriyorlar mı? Peki, çalışanlarınız nasıl? Onların ne kadarı denklemi çözmüş durumda? Hâlâ maaşlarını sizin verdiğinizi mi sanıyorlar? Şimdi en önemli soru: Siz denklemi çözdünüz mü? Müşterileriniz kimler? Onların ne kadarını, ne kadar mutlu ediyorsunuz?
Denklemi çözenlerle çalışılırsa, mutluluk süreklidir.