Denizli travertenlerine 'Coğrafi işaret" bir vesile…
Anadolu'da "yeniden doğuş sürecini" yakından izlemeye çalıştığımız yerlerden biri de Denizli'dir… Denizli iki açıdan ilgi odağımıza yerleşti : Birincisi, çok ortaklı girişim olan Şirin Cam'ın Şişecam'a geçiş sürecini yakından izle zorunda olduğumuz profesyonel işimiz nedeniyle…Diğeri de, dışa ve dünyaya açılma konusunda istekli olan "Denizlili girişimcilerin" yaptıkları çağrılar nedeniyle değişik vesilelerle kentteki gelişmeleri uzun süredir izleme fırsatı bulmamız.
Geçen hafta "Denizli Travertenine" kimlik kazandırma çalışmaları kapsamında alınan "coğrafi işaretin" tanıtımı nedeniyle birlikte olduk. Denizli Ticaret Odası Başkanı Necdet Özer ve arkadaşları bizi her zamanki gibi sıcak karşıladı.
Toplantının yapıldığı salon, gelişmeleri "anlamaya" çalışan iş insanlarıyla doluydu; sonuna kadar söylenenleri bir değere dönüştürme için can kulağı ile dinleyenler büyük çoğunluğu oluşturuyordu.
Doğaltaş üretimi, pazarlanması, satış teknikleri ve fiyatlar konusunda uzun zamandır düşünüyor, araştırıyor ve yazıyorum. Bu yazıda,traverteni vesile ederek "Denizli'yi benim gözümde farklı kılan" özellikleri paylaşmak istiyorum. İnanıyorum ki, üretim ve satış miktarları, ihracat tutarları, istihdam edilen insan sayısı,yaratılan değer kadar, belki de ondan daha önemli olan "kültürel kavrayış ve davranış biçimidir".
Denizli'de beni yüreklendiren, sağlıklı bir gelecek yaratma yolunda ilerlediğini gözlediğim ve bir olgu haline geldiğini düşündüğüm 5 temel geliştirilmeye, sayılardan daha çok emek ve zaman vermemiz gereken eğilimler üzerinde fiziksel ve zihinsel bütün varlığımızla kafa yormalıyız:
Dünya'nın her yerinde varlar
Denizli'de gözlediğim birinci özellik, insanların dışa ve dünyaya açılma konusunda olağanüstü istekliliğin süürükleyici etkileri. Bu yöremize her gidişimde, kimi zaman AB Ülkelerinin kadim fuarlarından, bazen Güney Amerika'nın enteresan potansiyelinden ya da Afrika'da adını bile bilmediğim bir ülkedeki arayışlardan, Çin'in kalbinden, Sibirya'nın zenginliğinden bir öykü anlatana rastlıyorum. Anlatılanlar bir turistik gezinin eğlendirici anıları değil, tam tersine bir şey satmanın, uygun bir kaynak satın almanın ve ülke zenginliğine katkı yapmanın yaşanmış öyküleri…Denizli'de gözlediğim "girişimci enerjiyi" ülkemizin önemli zenginliklerinden biri olarak algılama, yaygınlaşmasını ve derinleşmesini sağlayacak kanalları tutma gündemini korumalıyız.
Denizli'de gördüğüm ikinci bir zenginlik var ki, o zenginliği açık yürekle tartışmayan illerin iflah etmeyeceğine inanırım. Denizli "kasaba kültürünün kıskanan ve arkadan vuran anlayışını" terk edebilmiş yerlerimizden bir diğeri…Hangi toplantıya gitsem, ilin valisi orada buluyor ve sonuna kadar dinleme özeni gösteriyor. Ticaret ve Sanayi Odaları'nın başkan ve yöneticileri birlikte aynı sıraya oturuyor. Milletvekilleri, partilerinin değil, ilin milletvekili oldukları bilinciyle aralarından bir sözcü seçerek görüşlerini anlatılması gerektiği kadar anlatıyor; propaganda yapma tuzağına yakalanmıyor. Belediye Başkanı ile STK örgütleri ve atanmışlar arasında uygar ilişkiler korunuyor ve sürdürülüyor.Bir yörenin yöneticileri arasında bu birlikteliğin ne büyük bir güç yarattığını başka illerimizden biliyoruz, yaklaşık 30 yıldır da bu gözlemimizi test ediyoruz.
Aykırı sözü alkışlayanlar
Denizliyi geleceğe taşıyan üçüncü özellik Mevlana'nın " Gerçek dostu olanların aynalara ihtiyacı yoktur" sözünün girişimci insanlar ve kanaat önderlerinin içselleştirmiş olmaları. Bazı yörelerimizde, "Kardeşim ihracatınızı açıkladığınız kadar ithalatınızı da açıklayın" dediğiniz zaman yüzler geriliyor… "Üretim çeşitliğini, ciro ve kâr kalitenizi gösteren sağlıklı kayıtlarınızı ortaya koyun" önerisi yapıldığı zaman "küsenler" bile oluyor. Denizli'de doğru olduğuna inandığıma sınır koymadan, sözcükleri seçme özeni bile göstermeden anlatıyorum; bir sonraki gidişimde ,çok sayıda insan, "uyarıcı oluyor" diye yüreklendiriyor. Denizli'de analitik ve aykırı düşüncenin "doğruluğu ve yanlışlığından" önce "değer yaratan" yanı öne çıkarılıyor.Bu zihniyet ilerlemesinin ne büyük bir nimet olduğunu bütün ülkenin insanı fark etmeli…
Denizli'de girişimci insanların gördüklerini, öğrendiklerini ve anlattıklarını "hayatı taşıma" konusunda öncülüklerini de gözlüyorum. Daha önce kriz sonrasında da anlattığım gibi, yakınma yerine yekinerek "sorun çözme" yolunda ilerleyenler gelecek güvenimizi artırıyor.
Sizlerle paylaşmak istediğim sonuncu özellik Denizli'de atanmışların, seçilmişlerin, STK önderlerinin ve bireysel girişimcilerin, kısa dönemli bakış açısını hızla terk ederek, daha uzun soluklu bir geleceğe imza atmak içinde kendilerine yatırım yapmaları…Daha da önemlisi, orada yaşayan kanaat önderlerinin ve otoritelerinin birbirini olumlu yönde etkileyen "pozitif gelişme" katkıları…
"Kimlik" kendimizi "başkalarından" hangi yönlerimizle "farklı" gördüğümüzle ilgilidir…Denizli traverteninin ülkenin diğer yerlerdeki travertenlerinden "farklı olan yanlarını" iyice çalışıp size daha sonra anlatacağım. Burada, birikim yeteneğimizi geliştirerek, uzun dönemli refahımızı artıracak olan derinlerdeki dinamiği anlatmaya çalıştım. Denizli'de yaptığım değerlendirmeyi tamamlarken, Mevlana'nın çağrısını anımsattım. Değerli okuyuculara da bir kez dana anımsatmak istiyorum: " İki yol var her insanın önünde/ Kolay arar gelenekte, dininde/ İçindeki sese kulak verirsen değer/ Farklı anlam bulacaksın derinde…" Haydı, hep birlikte anlamlı gelecek için el ele yürüyelim….