Deniz dalgasız olmaz...

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI [email protected]

Ocak ayında konuşulan mükemmel fırtına senaryolarından sonra Şubat ayında  dünya piyasalarında genelde iyimser bir hava hakim. Küresel büyümenin yavaşladığı, enflasyonun ve emtia fiyatlarının gerilediği, faizlerin düşük kalmaya devam ettiği “yeni normal” konjonktürü yatırımcılar kabullenmeye çalışıyor. 

Ekonominin yavaşlaması iflas riskini hatırlatarak zaman zaman yatırımcıları korkutsa da, küresel risk iştahında kalıcı bir bozulmaya yol açmıyor. Cuma günü ABD borsasında görülen satışların bu trendi değiştireceğine inanmıyoruz.  İşe alımların beklentinin altında kalmasına rağmen ücretlerin tahminlerin üstünde arttığı tarım dışı istihdam verisi sonrası ABD hisse senetleri %2-3 bandında geriledi.  Dolar dış-ticaret ağırlıklı döviz sepetine karşı %0,6 değer kazanırken, Fed’in faiz artışına duyarlı iki yıllık ABD devlet tahvili 0,2 puan arttı.  Ancak haftalık bazda bakıldığında olumlu trend halen devam ediyor. 

Mevcut ekonomik konjonktür Türkiye’yi destekliyor. Küresel büyümenin yavaşladığı, emtia fiyatlarının düştüğü, enflasyonun gerilediği, düşük faiz politikasının devam ettiği küresel konjonktür risk iştahında genel bir bozulma olmadığı müddetçe Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalara yönelik risk iştahını destekliyor . 

Küresel likiditenin bol olması Türkiye’nin ic¸ talebe dayalı büyüme modelini sürdürmesine imkan veriyor. Avrupa ekonomisindeki canlanma, emtia fiyatlarındaki gerileme ve düşük faizler Türkiye’nin dış açığını sınırlarken, finansmanını kolaylaştırıyor. Ancak Türkiye’nin gelişmekte olan ülkelere göre olumlu ayrışacağı bu senaryonun çalışması için küresel risk iştahında genele yaygın bir bozulma olmaması gerekiyor. Fed’in varlık alımlarına bağlı olarak küresel risk iştahının güçlü olduğu 2009 Nisan - 2013 Mayıs döneminde Türkiye piyasalarına yaklaşık 65 milyar dolar portföy girişi oldu. 

Fed’in varlık alımlarını azaltma sinyalini verdiği 2013 Mayısı sonrasında Türkiye’den yaklaşık 12 milyar dolar düzeyinde çıkış gerçekleşti. Yani portföy hareketleriyle son yıllarda giren yabancı paranın yaklaşık %80’i halen Türkiye piyasalarında. Risk iştahının bozulduğu ve bu paranın çıkışa yöneldiği bir ortamda Türkiye piyasaları dövizden başlayarak faize ve borsaya yayılan bir şokla karşılaşır. . 

Küresel büyümenin yavaşlama sinyalleri verdiği ve Fed’in faiz artırımının ötelendiği mevcut konjonktürde sabit getirili kıymetlere olan talep güçlenmeye başladı. Avrupa ve Japonya’da negatif faizlerin istisna olmaktan çıkması ABD ve İngiltere gibi görece makul faizli tahvillere olan talebi artırdı. 

Fed’in faiz artırımlarının ötelenmesi ve ABD dolarındaki yükselişin hız kesmesine paralel gelişmekte olan ülke yerel para cinsi tahvillere ilgi artıyor. Son 3 ay içinde faiz oranları 50 - 100 baz puan yükselmiş Brezilya, Güney Afrika, Rusya ve Türkiye gibi yüksek faizli tahvillere olan talep güçleniyor. Fiyat hareketleri küresel yatırımcı ilgisinin ağırlıklı olarak uzun vadeli tahvillere yönelik olduğunu gösteriyor. 

Bu arada fıkra tadında komplo teorileri de eksik olmuyor. Geçen hafta Türk lirasının dolara karşı değer kazanmasını İran’ın petrol dolarlarını bozdurmasına bağlayan görüş gibi. Bir kamu bankasının dolar satışından çıkıp bu ilgi çekici görüşü öne süren yaratıcı arkadaşları kutluyorum. Ancak Türk lirasının performansının gelişmekte olan ülkeler liginde ortalarda yer alması ve İran’ın portföyünde yıllardır dolar dışı para birimlerinin ve altının kullanılması bu görüşü desteklemiyor.

Kısa vadede piyasalarda yukarı yönlü iyimser havanın devam etmesini bekliyoruz. Ancak deniz dalgasız olmaz. ABD ve Çin verilerindeki oynaklık, şirket karlarındaki düşüş ve emtia fiyatlarındaki olası dalgalanmalar zaman zaman yüreğimizi ağzımıza getirecek. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019