Demokratik yapıda Meclis’in gücünün korunması ve kuvvetler ayrılığı önemli
Haluk Dural’ın ABD Anayasası ile TBMM’ye sunulan değişiklik teklifi üzerine değerlemelerinden dün söz etmiştim. Bugün, demokratik yapıda Meclis’in ve kuvvetler ayrılığının önemi üzerine değerlemesini aktaracağım.
Haluk Dural, başkanlık sisteminin, kötü uygulamasının yol açacağı sorunları Almanya’daki anayasa değişikliği örneğini vererek anlatıyor.
Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkan Almanya’da 9 Kasım 1918 - 11 Şubat 1919 arasındaki Geçici Cumhuriyet Hükümeti Başbakanı Philipp Scheidemann’ın 9 Kasım 1918 tarihinde Cumhuriyetin kurulduğunu ilan etmesi ile başlayan ve Ocak 1919’daki seçimler sonucunda Weimer kentinde toplanan kurucu meclisi “Alman Ulusal Meclisi”nin hazırladığı anayasa, 11 Ağustos 1919’da kabul edilerek Almanya İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e geçti.
28 Ocak 1933’te Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Başkanı Adolf Hitler, Başbakan olmuştur.
27 Şubat 1933’de Alman Meclisi Reichstag yakıldı.
23 Mart 1933’te Yetki Kanunu’nun kabulüyle, Reichstag’ın (Alman Meclisi’nin) tüm yetkileri, dört yıl süre ile kabineye, dolayısıyla Başbakan Hitler’e devredildi. Meclis’in çalışmalarına bu süre için ara verildi.
Bütün sol kanat Meclis’ten dışlandı. O yıl içinde halkın bütün demokratik haklarına son verildi.
2 Ağustos 1934’te Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg vefat etti. Hitler Cumhurbaşkanlığı makamını da üstlendi.
Cumhurbaşkanlığı makamına yükselişinin halkın onayına sunulması için 19 Ağustos 1934 tarihinde bir referandum düzenlendi.
Referandumun sonucunda %89.93 “evet” oyu çıktı. Hitler’in Cumhurbaşkanı olması, bununla birlikte Şansölyelik görevini de sürdürmesi halk tarafından onaylandı.
Böylece Reichstag’da Nasyonal Sosyalist Parti’nin çoğunlukta olması, cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığın tek elde bütünleşmesi ile fiilen bütün yasama ve yürütme yetkisi Hitler’in elinde toplandığından, cumhuriyet fiilen ve hukuken ortadan kalkmış oldu.
Hitler, Weimar Anayasası’nın cumhurbaşkanına verdiği bütün yetkileri kullanmaya başladı.
Hitler, Anayasa’nın özellikle;
• 46. maddesi ile verilen,“bütün memurların atanması ve azledilmesi” yetkisini kullanarak devlet kadrolarını yeniledi.
• 47. maddeye göre Alman silahlı kuvvetlerinin tam yetkili başkomutanı oldu.
• 48. Madde ile devletin yükümlülüklerine yerine getiremediği veya kamu güvenliğinin tehlikeye düştüğü hallerde Silahlı Kuvvetleri kullanma yetkisini kullanmaya başladı.
Dünyada ve Türkiye’de bugün var olan şartlar, yıllar önce Almanya’daki şartlardan çok farklı.
Türkiye’de başkanlık sistemi arayışı, ülkenin sosyal ekonomik sorunlarını çözmek için gündeme geldi.
İktidar partisinin ve Cumhurbaşkanı’nın demokrasiye bağlılığı, memleket sevgisi biliniyor.
Ne var ki anayasa değişir ve başkanlık sistemi getirilirken, daha önce benzer değişikliklerin ortaya çıkardığı olumsuz tabloları da hatırlamakta ve değişiklikle bu tür kötü uygulamalara yol açmamaya çalışmakta yarar var.
Çünkü anayasa sadece bugünkü iktidar ve bugünkü Cumhurbaşkanı için değiştirilmiyor. Yarın hangi partilerin iktidara geleceği, kimlerin Cumhurbaşkanı olacağı bilinmiyor. Bugünkü iktidarın, bugünkü Cumhurbaşkanı’nın niyeti iyi, ama yarınları da düşünmeye mecburuz.
(Haluk Dural’ın ABD Anayasası ve Almanya deneyimi ile ilgili değerlemelerinin, Anayasa değişiklik tasarısı üzerindeki tartışmalarda kaynak olabileceğini düşünerek Sayın okuyucularıma sundum.
Anayasa’da önemli değişiklikler yapılıyor. Değişikliklerin getireceği iyilikler kadar, sakıncalarının da tartışılmasında yarar var. Değişiklikler yapıldıktan sonra, sakıncaları daha önce neden tartışmadık diyemeyiz.)