Demokrasiye hepimizin ihtiyacı var
İki kutuplu siyasal-kültürel yapımızın, huzurumuzu ve demokrasimizi sandığımızdan daha fazla tehdit ettiğini belki yeterince fark etmiyoruz. Sorunu açıklamaya çalışayım.
Kutuplaşmamış bir ortamda mutedil sağ ve solu kavrayan merkez güçlüdür. Sistemin temel değerleri üzerinde yaygın bir mutabakat vardır. Merkezin sağ ve sol cenahları, bunları birlikte korurlar, her biri kendi eğiliminin aşırı uçlarından uzak durur, onların sistemin kurallarını aşan eylemlerinin denetlenmesine yardımcı olur.
Kutuplaşmış ortamda ise merkezin zayıflığı dolayısıyla, bunun tam zıddı bir durum ortaya çıkar. Her kutup kendi gücünü korumak ve geliştirmek ve diğerini zayıflatmak, yenik düşürmek için mücadele eder. Aynı kutupta yer alan akım ve örgütler, o kutbun önder güçleri tarafından himaye edilir. Tabii, böyle bir süreçte kısa sürede demokratik sistemin temel işleyişine ilişkin zaaflar kendini göstermeye başlar.
Anlattıklarım size fazla teorik geldiyse, 12 Eylül öncesini birlikte hatırlayalım. Toplum sağ-sol olarak ayrışmıştı. İki eğilime mensup gruplar kavga eder, merkeze yakın olduğunu ileri süren partiler kendi siyasi temayüllerinin aşırılarını korumaya çalışırlardı.
Sonradan mükemmel bir cumhurbaşkanı olan Sayın Demirel'e atfedilen "Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz" böyle bir gayretin somut tezahürüdür. Benzer olaylar ve davranışlar ortanın solundaki CHP'nde de görülmekteydi. Her akımı koruyan milletvekilleri, polisler, memurlar, hatta yargıçları vardı. 1970li yılların kutuplar arası mücadelesi ve askeri müdahale sonucunda toplumumuz büyük bedeller ödedi.
Henüz aşamadığımız terörün de kutuplaşmış siyasetin bir parçasını oluşturduğunu yadsımamakla birlikte, mutlulukla ifade edelim ki 1980 sonrasında kanlı sokak mücadeleleri yok denecek düzeye indi.
Ancak kutuplaşmanın yarattığı sorunlar demokrasimizin ve onun ayrılmaz parçası hukuk devletinin köklerini kemiriyor. Şayet demokrasimizin gelişmesini, sağlamlaşmasını istiyorsak, durumu görmezlikten gelemeyiz. İktidarıyla, muhalefetiyle üzerine eğilmemiz lazım.
Örneğin demokrasiyle ilgisi olmayan, kutuplaşmayı teşvik eden, şahısları hedef gösteren bir gazete var. Şahıslar hakkında doğru olmayan, yıpratıcı bilgiler yayar. Haberi kendi temayülüne göre şekillendirip saptırarak verir. Varlığı ve faaliyeti demokrasi icabıdır, bir şey diyemem. Ancak, "bunlar bizim yaramaz çocuklarımız" diyerek iktidarın böyle uçtaki bir organı sahiplenmesi, onu himaye etmesi gerekli midir?
Ya da, Tophane'de bir sergi açılışında davetlilere taş ve sopa ile saldıranları (olayın tertip olduğuna ilişkin güçlü belirtiler varken) önemsememek, böylece amaçlanmasa da failleri anlayışla karşılıyor görünmek, acaba hukuk devleti anlayışına yaraşır mı? Bir kural ihlali varsa polis çağırılır, sorun giderilirdi. Önceden tedarik edilmesi zaruri olan biber gazı ve sopalar, ani gelişen bir tepkinin kanıtı olmasa gerek.
Demokrasimizi sağlamlaştırmak için kutuplaşmayı çözerek, merkezi güçlendirmek, aşırıları ve aşırılıkları törpülemek lazım. Bunun için iktidar ve ana muhalefet birbirine el uzatmalıdır. Sorumluluğun daha büyüğü şüphesiz iktidar partisine aittir.
Demokrasimizin güçlenmesine partilerimiz dahil hepimizin ihtiyacı olduğunu unutmayalım.