Demokrasilerde orta yaş krizi
İngiltere’de 14-27 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Cambridge Düşün Festivali’nde bilim, sanat ve sosyal bilim alanlarında onlarca akademisyeni araştırmacı buluştu. Cambirdge Üniversitesi Politika Bölümü Başkanı David Runciman, Demokrasi Nasıl Son Bulur (How Democracy Ends, https://www.cam.ac.uk/howdemocracyends, https://www.theguardian.com/books/2018/jun/21/how-democracy-ends-david-runciman-review) başlıklı sunuşu bana ilginç geldi, Runciman’ın bu konuda yazdıklarını hızla okumaya başladım.
Runciman, demokrasi üzerine ilginç saptamalarda bulunuyor. Bunları sizin için kısaca özetleyeceğim, daha sonra da geçen hafta yazdığım demokrasilerin kırılganlığı üzerine yazdığım yazı ile bağlantısını kurmaya çalışacağım.
Runciman'a göre bugün dünyada hızla yükselen siyasi belirsizlik ve yılgınlığın kaynağı 2008 krizi. Runciman bu saptamayı yaparken aynı zamanda krizin büyük siyasi bir başarısızlığın yarattığı çözülmelerinden biri olarak görüyor.
Ona göre liberal demokrasinin, tüm dünyanın talip olması gereken yeni bir norm olduğuna inanılmış iken, Arap Baharı'nın ezilmesi, Macaristan’daki Viktor Orbán’ın yükselişi, demokratik kökleri sığ olan politik sistemlerde daha da geri bir adım olarak görülebilir. Yine, mantıksız bir kötümserlikle yer değiştirmeye neden olan 2016 ABD başkanlık seçimleri de böyle değerlendirilebilir.
Ona göre ABD’de Trump’ın başa geçişi, İngiltere’nin AB’den ayrılması (Brexit) birer siyasi deprem. Runciman, ABD için biraz daha ileri gitmekte ve Trump'ın başkan seçilmesini demokrasiye geleneksel yaklaşımın sonu olarak görmekte. Runciman için bu her şeyin sonu değil ama insanların demokrasiyi sorgulamasına neden oldu.
Runciman, seçmenin demokrasinin, kapana kısıldığını hissetmekte, seçmen büyük değişimler fikrinden hoşlanmasına rağmen temel değişikliklerden kaçınmakta, bir anlamda seçmenin (dolayısıyla demokrasi) bir orta yaş krizinde olduğunu düşünmekte. Bunun için verdiği örnek de benim gibi küçük burjuva sınıfı için pek yabancı değil. Ona göre “Trump'ın seçilmesi orta yaş krizinde alınmış parlak renkli bir motosiklet gibi” (benim böyle arkadaşlarım var).
Demokrasiye asıl tehdit sosyal medya ve büyük teknoloji şirketleri kaynaklı olacak
Runciman, seçmenlerin bu tercihlerden yola çıkarak daha sonraki seçimlerde her ülkede “giderek daha garip adayların" kazanabileceğini düşüüyor. Runciman, geçen hafta yazdıklarını tartıştığımız K. Basu’nun aksine seçmenin bu tavrının “demokrasinin dayanıklı olduğunu ve oy olarak ne atarsak atalım ayakta kalacağını düşünmesinden” kaynaklandığını söylemekte. Hemen belirtelim Türkiye’de de özellikle liberal demokrasiye inanlar böyle davrandı. Sonuç da yanıldılar. Geriye dönüşte zor olacak gibi gözüküyor.
Runciman seçmenlerin bu garip tercihlerine rağmen, demokrasilerin 1930’lardan daha ileri de olduğunu, günümüz öfkeli seçmeninin konut kredisi alıp Netflix izleyen yaşlı insanlar olduğunu söylüyor.
David Runciman'a göre gelecekte demokrasiye asıl tehdit sosyal medya ve büyük teknoloji şirketleri kaynaklı olacak. Ona göre “Bu kimsenin ölçeğini, hızını ve karmaşıklığını anlamadığı bir güç. …Demokrasi propaganda ya da sahte haberlerle başa çıkmayı hep başardı”. Ancak bu artık mümkün olmayabilir. ABD’de yapılan 2016 başkanlık seçimi bunun için iyi bir örnek.
Runciman göre, "Tarihi kanıtlar ekonomik büyüme olmadan demokrasinin zorlandığını gösteriyor. Eğer insanlar kendilerini refah içinde hissetmiyorsa uç politikacılarda çözüm arıyorlar. Yoksul ülkelerde bu siyasi çözülmelere neden olabilir. Göreceli olarak daha istikrarlı Batılı ülkelerde bu devrimden ziyade bir hayal kırıklığı yaratabilir”.
Runciman’a göre bu sorunları alt etmek için başta Batılı ülkeler olmak üzere demokrasilerde sistemleri değiştirmek yerine liderleri değiştirelim diyor. “Ancak sistem tıkandığında değişiklik kaçınılmaz olur”. Bunu da biz söyleyelim.