Demirkent ilkeleriyle yola devam
11 Şubat 2001’de babamla geçirdiğim son cumartesi gününün bugün yaşadıklarımın başlangıcı olacağını bilemezdim. Kendisi hem benim için hem de camia için sanki hiç ölmeyecek ya da ölmemesi gereken bir gazeteciydi. Babam ölümüyle de bize ölümsüzlüğünü kanıtlamak istedi adeta. Bugün hala Nezih Demirkent ismini sevgi, saygı ve minnetle anıyorsak, bu durumun kendisinin meslek için gösterdiği özverinin eseri olduğuna benim çocukluğum şahittir. Çocukluğumun şahidi de Nezih Demirkent’tir. İşte bu sebeple hep şunu tekrar eder dururum: Nezih Bey’in ölümü ile basın camiası duayenini, bense çocukluğumu yitirdim.
Babam, sevdikleri için her zaman, her yere koşardı. Mesleğini en doğru şekliyle icra etmek için gecesini gündüzüne katardı. O sadece bana değil, tüm gazetecilere baba, dost, ağabeydi… Bana bıraktığı en büyük miras DÜNYA Gazetesi olarak gösterilse de, gerçek bu değildi… Babamın bana bıraktığı en büyük miras, dürüstlüğü, hakkaniyeti ve sadakati oldu.
Siz değerli okuyucularımızın zaman zaman karşısına çıkan “Gazeteyi gazeteciler” çıkarsın söylemi, ömrüm boyunca belki de en çok duyduğum cümle oldu.
30 yıldır ‘212’ kadrosunda olan, babama ve onun kalemdaşlarına saygısından dolayı gazetede yazmayan ama her gün hem kendi gazetesini hem de tüm gazeteleri baştan sona okuyan iyi bir okuyucuyum. Gazete ve gazetecilik babam gibi benim de ruhuma işlemişken aksi nasıl mümkün olabilir ki… Çocukluğunuzdan beri kulağınızda daktilo sesi ve odalarının her birinde zamanın en iyi gazetecileri olan bir evde büyürseniz bundan daha farklı bir şey düşünemezsiniz.
Ama ne yalan söyleyeyim, Nezih Beyin vefatından sonra karşımda sanki bir dağ vardı. İsmi, cismi ekonomi basınında henüz 20 yıldır duyulan bir gazete, yıllarını bu mesleğe adamış 70 yıllık bir ömür, 50 yıllık tecrübesiyle bana bırakılan bir miras. Ve bu mirası yaşatmak ve yüceltmek için kendini borçlu hisseden, ben…
Ülkenin krizde olduğu günlerdi. 2 bine yakın çalışan, 10 kadar şirket ve beklenmedik bir ölüm tüm hayatımın akışı ve şeklini değiştirmişti. Üstelik kadın olmak, bizim meslekte çok da zordur.
“Tek ve bağımsız” sloganını düstur edinmem belki de kendimi doğru şekilde ifade edebilme ihtiyacımdan doğdu.
Tek; çünkü tek çocuktum ve tek kadın medya patronu olarak tek başıma mücadele vermek zorundaydım…
Bağımsız; çünkü mali açıdan bir destekçim olmadığı gibi bizi engelleyen bir yapı da yoktu.
İşin başına geçtiğimden bu yana istemesem de kendime, piyasaya, rakiplerime meydan okudum. Çünkü asıl niyetim; tek ve bağımsız duruşumuzu korumaktı. Babam da böyle olsun isterdi. Ödün vermeden ve değerlerinizden eksilmeden DÜNYA markasını korumak.
Babiali’de yalan değil dürüstlük, dostluk, birbirine saygı, vefa vardı. Gazetecilik hele ki ekonomi gazeteciliği yapmak, insanları doğru bilgilendirmek ve yanıltıcı haber akışına fırsat vermemek demekti… Benim için hala da öyle.
Etrafıma bakınca görüyorum ki bu meslekte hala çok vefalı dostlarımız olsa da rekabetin dili değişmiş durumda. Nezih Bey’in en kıymet verdiği gazetesi bir gün içerisinde pazarlama ürünü haline getirilmeye çalışılmış. Başka bir gazete markası yaratmaya çalışan bir ekip, korumak için ömrümü harcadığım, maddi manevi türlü yüklerine katlandığım ve hala yüklerini taşımaya devam ettiğim, babamın göz bebeği ve benim en kıymetlim olan DÜNYA’mı kapandı, dönüştü, ismi değişti haberlerine konu edebildi…
Babamın yokluğundan sonra ilk işe gittiğimde asla masasına oturamadım. Sanki onun hakkına girecektim. Bu da bende büyük acı yaratacaktı. Ben hiçbir zaman Nezih Bey değildim, olamazdım. Herkes kendine özgü olmalıydı. Hatırasına sadık kalarak onu yaşatmaya devam edecektim. Babama sözümü tuttum. Çok zorluklar çektim. Bu zorlukları zaman zaman çalışanlarım da çekti. Her işletme sahibi gibi borçlarım da oldu. Ancak bu durumları aşmak için asla yalan söylemedim. Kimsenin mirasına konmadım.
Tarafsızlık, ilke ve ödün ister. Sizden beklentisi çoktur ve zordur. Yayını yaparken, ilanı alırken, gazeteyi satarken hep dürüst olmak gerekir. Ağır eleştiri de yapabilirsiniz ama yalan söz edemezsiniz. Birini yok etmek pahasına bir hayat başlatamazsınız. Birbirimize saygı duyulmadığında sadece kaos yaratırız.
En acı günümü, babamı kaybettiğim gün olarak görmüştüm. Babamdan sonra onun hatırasını 19 yıl DÜNYA Gazetesi’ni çıkararak yaşattım. 39’uncu yılımızda adının yaşaması için DÜNYA Gazetesi “markasını” inhisari sınırlı sorumlu olarak NBE AŞ şirketine 3 yıl için kiraya verdim. 40’ncı yıl pastası NBE AŞ koridorlarında kesilirken orada olamamak, en acı ikinci günüm olmuştu.
“Bundan acısı var mı?” diye düşünürken 15 Kasım 2022’de başlayan ve 18 Kasım 2022’de ‘DÜNYA Gazetesi Dönüşüyor, İsmi Değişiyor ve Kapanıyor’ haberleri ile sarsıldım. Ben de bu haberleri sizler gibi sosyal medya hesaplarından ve de kullanım hakkını kiraya verdiğim kendi gazetemin basılı ve internet yayınlarından öğrendim. Hayat bazen gerçekleri acı tecrübelerle öğretiyormuş. Bugün 64 yaşındayım ve hayat bu yaşımda beni tekrar tekrar büyütüyor…
Duygularım karışık olsa da okurların doğru haber alma hakkını yerine getirmek adına sizinle en doğrusunu paylaşmak istedim. Biz DÜNYA olarak dönüşmüyoruz, kapanmıyoruz, başka bir isimle yolumuza devam etmiyoruz. Başladığımız günlerde olduğu gibi bugün de o hep bildiğiniz, güvendiğiniz ekonomi yayıncılığı çizgimiz ile gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. İnanıyoruz ki DÜNYA Gazetesi, Türk Ekonomisi ile birlikte büyümeye devam edecek.