Demir çelik ve kalite…
İnşaat sektör temsilcilerinin referandumun hemen ardından gündeme getirdikleri piyasada demir bulunamadığı, fiyatların aşırı yükseldiği ve bu şartlar altında da inşaat maliyetlerinin sürdürülebilir olmadığı yönündeki yakarışları, geçtiğimiz günlerde yürürlüğe konulan gümrük vergisi indirimi ile karşılık bulmuş oldu.
İnşaat demiri ithalatında daha önce yüzde 30 olan gümrük vergisi, Güney Kore için yüzde 5.6, Malezya, AB üyesi ülkeler ve serbest ticaret anlaşması yapılan bazı ülkeler dışındakiler için ise yüzde 10 olarak uygulanacak. Bu karar inşaat sektörü için sevindirici bulunurken demir çelik sektörü açısından ise ciddi endişeleri de beraberinde getirdi.
Ülkemiz, demir çelik sektöründe kapasite ve ürün kalitesi ile dünyanın kabul ettiği haklı bir üne sahip. İki binli yıllardan itibaren sektörde sürekli büyüyen Türkiye, 2016 yılında ham çelikte dünyanın en büyük 8. üreticisi oldu. Çelik üretiminde dünyada cevhere dayalı sistemlerin ağırlığı varken ülkemizde ağırlık Elektrik Ark Ocaklı (EAO) sistemlerde ve üretim tesisleri de Türkiye geneline dağılmış duruma. Türkiye’nin ham sıvı çelik üretim kapasitesi yaklaşık olarak 52 milyon ton civarında. Doğu Akdeniz Bölgesi’nin 16.7 milyon ton ile ilk sırada yer aldığı sektörde, sırasıyla Marmara 15.2 milyon ton, Ege Bölgesi 11.3 milyon ton ve Karadeniz Bölgesi de 8.3 milyon ton kapasiteye sahip.
Türk demir çelik sektörü, geçtiğimiz yıllarda cevher ile hurda arasındaki fiyatın cevher lehine gelişmesinden dolayı ciddi üretim kayıpları yaşadı. 2015 yılında EAO tesislerin kapasite kullanım oranı yüzde 53’lere düşerken cevhere dayalı üretim yapan tesislerin kapasite kullanım oranları ise yüzde 94’lere çıkmıştı. 2016 yılı itibarı ile cevher fiyatlarının yükseliş eğilimine girmesiyle EAO tesislerin aleyhine açılan farkın kapanması sektörün rekabet gücünü de artırmış oldu. Doğu Akdeniz bölgesinde konuştuğumuz demir çelik üreticilerine göre, bunda FED uygulamaları başta olmak üzere, emtia fiyatlarındaki artışlar, Çin’in atıl kapasiteyi kullanım dışı bırakarak çevresel değerleri ve kar maksimizasyonunu ön plana alması gibi nedenler etkili oldu. Tüm bu nedenlerle de Türk demir çelik sektörü 2017 yılının ilk 6 aylık döneminde bir önceki yıl 16,4 milyon ton olan üretimini 18,2 milyon tona çıkarma başarısı gösterdi.
Demir Çelik Üreticileri Derneği'nin verilerine göre inşaat sektörü, çelik tüketiminin 2/3’ünü gerçekleştirmekte. Demir çelik üreticileri, referandum öncesi inşaat sektörünün adeta kesilen talebini, üretimi ihracata yönlendirerek aşma çabası içinde olduklarını belirterek, haliyle referandum sonrası ani gelen talebi, ihracat bağlantıları nedeniyle kısa bir süre karşılayamadıklarını söylüyor. Bu durum fiyatlarda bir miktar artışı beraberinde getirse dahi esas fiyat artışının dünya genelinde girdi maliyet arışlarından kaynaklandığına dikkat çeken sektör temsilcileri uzun bir süredir iç piyasada inşaat demiri bulamama, dünya fiyatlarının üzerinde bir fiyata demir satılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını açıklıyorlar.
Tüm dünyada demir fiyatlarının ortalama bir değere sahip olduğunu belirten sektör temsilcilerine göre bazı ülkelerden ithalatın ucuz gibi görünmesinin esas nedeni bu ülkelerin üreticilerini haksız rekabet oluşturacak şekilde desteklemelerinden kaynaklanmakta. Bu vergi indirimi ile Uzakdoğu başta olmak üzere bazı devlet destekli, dampingli ürünlerin ithalatının önü açılmakta. Bu sürecin devam etmesi halinde Türk demir çelik sektörü bundan ciddi zararlar görecek. Sektör temsilcileri bu sürece bir de kalitesiz ve standart dışı ithalatın dahil olma ihtimalini de göz ardı etmemek gerektiğini belirterek Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu vurgulamakta ve yarın bu demirlerle yapılan binalarda meydan gelebilecek can ve mal kayıpları ile ilgili ciddi endişe taşıdıklarını ifade etmekteler.
Türkiye, inşaat demiri ihracatında Çin’den sonra dünya genelinde ikinci sırada yer almakta. Tüm dünya, stratejik sektör olarak kabul edilen demir çelik sektörüne yönelik koruma tedbirleri alırken biz ithalatın önünü açmış olduk. Elbet teki en önemli sektörlerden biri de inşaat sektörü. İhmal edilmemeli. Ama bu iki sektörün birini diğerine tercih etmemiz gerekmemeli. Bu sorunu her iki tarafın da kabul edebileceği ortak bir paydada çözmenin yolunu bulabilmeliyiz.