Demir-çelik ürünlerindeki tarife kontenjanı kargaşası sona erdi
Uzun süredir ticaret savaşı konusu konuşuluyor. Trump sonrası her ülke korumacılık konusundaki yaklaşımlarını bir kez daha gözden geçiriyor. Dünya ticaretini daraltan ve eşya hareketinin serbest dolaşımını engelleyen bu konular yaşanırken ana görevi eşyanın serbest dolaşımı olan uluslararası kuruluşların bir açıklama yapamıyor olması şaşkınlıkla karşılanıyor. Bu durum da bu gibi kuruluşların varlık sebebini sorgulatıyor.
Bu konular tartışılırken gündemimize demir-çelik sektörünü yakından ilgilendiren bir ek mali yükümlülük konusu geliyor. 2 Ekim 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 138 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile demir-çelik ürünleri ithalatına geçici koruma önlemi getiriliyor. Mezkur Karar uyarınca 17.10.2018 tarihinden itibaren 200 gün boyunca (4 Mayıs 2019 tarihine kadar) geçici koruma önlemi olarak eşyanın CIF kıymetinin %25’i oranında ek mali yükümlülük, gümrük mevzuatının ilgili hükümlerine göre teminata bağlanacak.
Tarife kontenjanı ne anlama geliyor?
Dış ticaret uygulamalarında tarife kontenjanı, belirli bir dönem itibarıyla gümrük vergisinde ve/veya diğer mali yüklerde indirim yapılan ya da muafiyet sağlanan ithalatın miktarını veya değerini gösteriyor. Belirlenen miktara kadar indirimli vergi oranından ithalat işlemleri yapılırken bu miktar aşıldığı zaman indirimsiz vergi alınmaya başlanıyor. Tarife kontenjanı uygulamasının sağlıklı işleyebilmesi için de ithalatçı şirketlerin ithalat esnasında gümrük idaresine ibraz edecekleri bir lisansa sahip olmaları gerekiyor. Bu lisans sayesinde o ithalat işleminin belirlenen kontenjan kapsamında olduğu gümrük idareleri tarafından tespit edilebiliyor. Ancak her zaman lisans uygulaması da söz konusu olmayabiliyor.
138 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile getirilen geçici koruma önlemine ilişkin tarife kontenjanı rakamları aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.
Ayrıca, Karar’a ekli Ek-1’de gümrük tarife pozisyonu ve tanımı belirtilen eşyanın Karar’ın 2 no.lu ekinde yer alan ülkeler ve gümrük bölgeleri menşeli olanlarının ithalatında, ek mali yükümlülükten muafiyet sağlamak üzere tarife kontenjanı açılıyor. Tarife kontenjanı miktarı toplam 518.803 ton olarak belirleniyor ve bu miktar her bir ülke veya gümrük bölgesi menşeli eşya için 172.934 tonu geçemiyor.
Bir konuya değinmekte de fayda var. Zaman zaman bu konudan bahsedilirken kota ifadesinin kullanıldığını görüyoruz. Aslında kota ile tarife kontenjanı tamamen farklı konulardır. Bir ürüne kota belirlendiği zaman, belirlenen miktara kadar ithalat izni veriliyor ve bu sınır aşıldığında o eşyanın ithalatına izin verilmiyor. Kontenjanda ise belirlenen sınırın üzerindeki ithalatlarda yüksek vergi tahsil ediliyor ve ithalata izin veriliyor.
Tarife kontenjanı nasıl dağıtılacak
Her şeyden önce bu Karar’dan sonra tarife kontenjanın dağılımına yönelik bir düzenleme gerekiyor. Bu düzenleme ile tarife kontenjanın hangi usulde nasıl dağıtılacağı açıklığa kavuşturuluyor. Eski ve benzer uygulamalara bakıldığında, bu düzenleme tarife kontenjanına ilişkin yasal düzenleme açıklandıktan hemen sonra yapılırken, burada maalesef düzenleme kontenjan duyurusundan hemen sonra yayınlanmadı. Bu da tarife kontenjanından nasıl yararlanılacağına ilişkin soru işaretlerini beraberinde getirdi.
Beklenen düzenleme, uygulamasının hayata geçmesinden bir gün önce yani bu gün(16 Ekim 2018) yapıldı. Bu düzenleme ile genel tarife kontenjanının dağıtım usulünün gümrük idarelerince beyanname sırasına göre tahsis yöntemi ile kullanılarak yapılıyor. Dağıtım yöntemi “ilk gelen ilk alır” yöntemi. Tarife kontenjanından yararlanmak için ilave bir başvuru yapmadan gümrük beyannamesi tanzim edilirken muafiyet kodunun seçilmesi yeterli oluyor.
Ayrıca Dâhilde İşleme Rejimi kapsamında yapılan ithalatta, ilgili eşya için kullanılabilir genel tarife kontenjanı bulunması durumunda ek mali yükümlülük teminata bağlanmıyor ve bu kapsamda yapılan ithalat miktarı genel tarife kontenjanı miktarından düşülmüyor.
Ne yapılmalı?
Ticaret savaşı konusundaki yaklaşımımız, bu savaştan uzak durulması ve bunu Avrupa Birliği’ne daha fazla yaklaşma için bir fırsat olarak görmemiz gerektiği yönünde. Bunun ana nedeni dış ticaret yapımız. Çünkü ithalat ürünlerimizin %85’ine yakını hammadde ve ara malı. Bu nedenle ihracatımız, üretimimiz, istihdamımız büyük oranda ithalata bağımlı. İthalatta yaşanan ek vergi ve maliyetler maalesef ekonomiyi yakından ilgilendiriyor. Bu nedenle ithalat maliyetini artıran ek vergi uygulamalarını hayata geçirirken çok yönlü bakılmasında yarar görüyoruz.
% 25 ek mali yükümlülük getirilmesi planlanan demir çelik ürünleri, ithalata bağımlılık oranımızın en fazla olduğu alanlardan biri. İhracatımızın çok önemli kısmını yerine getiren otomotiv ve beyaz eşya sektörünü doğrudan etkileyen bir uygulama. Örneğin savunma sanayini de ilgilendiren “zırhlı veya silisli sac” gibi bazı girdilerimiz var ki tamamen yurtdışına bağımlı. Yurt içinden bu ürünleri temin etme şansımız hiç yok. Yetkililer kontenjan miktarlarının yüksek belirlendiğini ve bu uygulamasının sektörde olumsuz bir yansıması olmayacağını belirtiliyor. Umarız beklendiği gibi ithalata bu kadar bağımlı olduğumuz alanda üreticilerin ve ihracatçıların mağduriyeti oluşmaz.