Delegasyon meselesi
Walking in the rain is fun; unless you have to.
Truman Capote
Amerikan yazarı Truman Capote’nin, bu sözünü çok severim: “Mecbur olmadığın sürece yağmurda yürümek eğlencelidir”. Tabi ki, bu söz yağmurda yürümeyi sevenler için söylenmiş bir sözdür. Ama önemli bir olguyu vurgular; karar verme özgürlüğünü. Yağmurda yürümek veya yürümemek seçenekleri varken, yürümek kararını siz alıyorsanız yürümek eğlenceli olur. Aksi taktirde, bir işkenceye dönüşebilir.
İşte yukarıdaki gerçek, çalışma hayatı için de geçerlidir. Ama bu mümkün müdür? Organizasyon dediğimizde bir iş bölümü vardır; herkes bir büyük işin bir ufak parçasını yapar. Ama emir-kumanda zinciri dediğimiz bir bağla da kişileri bir amire bağlarız. Peki böyle bir ortamda kişi nasıl olur da karar verme özgürlüğüne sahip olur?
Yetki devri
Evet, insan hür iradesi ile bir yerde çalışmayı seçer. Ama iş yerinden içeri girdiğinde bir çok özgürlüğünü kapı dışında bırakır. Örneğin, zaman özgürlüğünü kaybeder; kendisini “çalışma saatleri” diye bir cenderenin içinde bulur. Mekan seçme özgürlüğünü de yitirir. Örneğin, girdiği binada “Valla, burası güneşli, ben bu odada çalışayım” diye bir lüksü yoktur; “Sizin tezgahınız veya masanız bu; siz burada çalışacaksınız” derler. (Tabi biz Tanrı’nın fani kullarından söz ediyoruz. Yoksa, “Bana bu bina yetmez; “bana dar gelmeyecek” saray gibi bir bina yaptırın” diyen tepe yöneticileri de çıkabilir. Onlar, bu yazımızın menzili dışındadır). Kişi, keyfine göre hareket etme serbestisini de kaybeder. İşveren, kişinin keyfinin kâhyası olur ve onun önüne bir görev tanımı koyar, “Bunları yapacaksın” der.
İşte bütün bu kısıtlamalar içinde kişiyi rahatlatacak olan şey, bir parça özgürlüktür. Kişiye verilen, kendi çalışma alanı içindeki karar verme özgürlüğüdür. Bu, yetki devri ile sağlanır. Bu nasıl olur? Kişinin yöneticisi, kişiye görev tanımını, ulaşacağı hedefi verdikten sonra her şeye karışmaz, her şeye maydanoz olmaz; karar alma yetkisini bu kişiye devreder. Buna delegasyon denir. Böylece kişiye bir özgürlük alanı tanınmış olur.
Delegasyonun faydaları
Kişiye, görev alanı içinde bir serbestlik tanınırsa bunun çok önemli yararları olur. Her şeyden önce kişi mutlu olur. Evet, işletmeler sadece çalışanları mutlu etmek için kurulmaz. Ama çalışan mutlu olunca, müşteriyi de mutlu eder, çevresindekileri de. Kişinin motivasyonu artar. İşe dört elle sarılır; kendi işi gibi sahip çıkar. Karar verme yetkisi kendisinde olacağından, “İt, ite; it, kuyruğuna” modelindeki gibi işler sürüncemede kalmaz; işler daha hızlı yürür. Kişi bir üst pozisyon için daha iyi yetişir.
Neden delegasyon olmaz?
Peki bu kadar yararları olan delegasyon neden her yerde uygulanmaz? Bir yönetici neden yetki devretmez? Bunun çeşitli nedenleri vardır. Örneğin, yetki devredeceği kişi bu yükü taşıyacak omuza sahip değildir; o zaman yetki devretmez. Ama çoğu kez yetki devretmede cimrilik yöneticiden kaynaklanır.
Bazen yöneticilerin nefesi , bulundukları katın işlerini yapmaya yetmez. Bu durumda bırakın yetki devretmeyi, bir alt kattaki kişilerin işleri ile kendini meşgul eder.
Bazı yöneticiler de, güç obezidirler; güce doymazlar. Her kararı kendileri vermek isterler. Bu, “feodal” bir kafa yapısıdır. Bu tür kişilere “metro-feodal yönetici” diyebiliriz. Çoğu kez metro-feodal yöneticinin vizyonu, kasaba eşrafının ufku ötesine geçememiştir; ama her şeyi en iyi kendi bildiğini zanneder. Bu arada kapıkulları da övgü yağdırarak, metro-feodal yöneticinin egosunu pompalayıp şişirirler. “Şeyh uçmaz, müritleri uçurur” derler. Böyle durumlarda yönetici, kendisinde süper güçler de olduğuna inanır. Kendisine ait olmayan güçleri de hakkı görüp, gasp eder.
Sonuç
İşletmelerin başarısı için her çalışanın kendi işi gibi işini sahiplenmesi, motive olması son derece önemlidir. Çalışanlara işlerinde karar verme yetkisi tanıyarak bunu sağlamak mümkündür. Yeter ki, her kattaki yönetici bunun bilincinde olsun, güç obezi olmasın.