Değişmeyen tek şey değişimdir

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

 

Yerli görsel medyanın görmezden geldiği hükümet karşıtı protestolar yabancı medyanın haberlerinde ilk sırada yer alıyor. İkinci haftasını dolduran olaylar, görevi halkı olan bitenden bilgilendirmek olan medyanın üzerindeki baskıyı gözler önüne sermesi dışında, bazı medya kuruluşlarının içte ve dışta itibarını da sarstı. On yılı aşkın bir süredir istikrarlı bir şekilde büyümesini sürdüren ekonomide riskler artıyor. Olayların salt çevre hassasiyetinden kaynaklanmadığı konusunda Başbakan dahil herkes mutabık. Erdoğan'ın son günlerde, olayların arkasında, faiz lobisinin olduğu açıklaması tartışmalara farklı bir boyut kazandırdı. Bu doğrusu, pek inandırıcı gelmiyor. Öyle olmuş olsaydı, AK Parti bunca yıldır iktidarda kalamazdı. Başbakan, parti olarak hadiseleri iyi analiz etme konusunda çok büyük hassasiyet içinde olduklarını; gerek sandık sonuçlarını gerekse anket sonuçlarını doğru okuyarak bugünlere ulaştıklarını söylüyor. Ancak olaylara bakıldığında, yapılan analizlerin doğru olmadığı görülüyor. Doğru uygulanan kamuoyu anketleri seçmenlerin siyasi tercihlerini göstermeleri dışında, partilere politikalarının toplum tarafından kabul görüp görmediği konusunda da ipuçları verir. Öyle anlaşılıyor ki, Başbakan ve yakın çevresi anketlerde çıkan sonuçlara bakıp, iktidarın her icraatına ve politikasına kamuoyunun koşulsuz destek vereceğini sanmışlar. Bu anlamda anket sonuçlarının AKP'yi kamuoyu tarafından kabul görmeyen politika ve icraatlar konusunda cesaretlendirerek yanıltmış olması ihtimali yüksektir.
***
Teknoloji adeta iki yanı keskin kılıç; olumlu ve olumsuz yanlarıyla insan yaşamını etkiliyor. Teknolojik gelişme sayesinde insanlar dünyanın hemen her yerinde olan biten olaylardan anında haberdar oluyorlar. Eğitime milyonlarca dolar yatırım yaptıklarından, her öğrenciye tablet bilgisayar verileceğinden bahseden Başbakan'ın, tweeter'dan bela diye söze etmesi çelişki değil mi? İnsan bunları görünce, baskıcı ve otoriter yönetimlerin neden haber alma özgürlüğünü önlemeye çalıştıklarını daha iyi anlıyor. İktidar, suçu başka yerlerde değil kendinde aramalı. 76 milyonu kardeş olarak gördüklerini; ötekileştiren, ayrıştıran bir çizgi benimsemediklerini; birleştirici olduklarını, komşunun komşuya saygı göstermesinden yana olduklarını söyleyen Başbakan'ın icraatları ne yazık ki bunu doğrulamıyor. Günlerden beri dış ve iç basının gündeminden düşmeyen olayların en büyük nedeni, hükümetin laiklik ve demokrasi karşıtı icraatlarının halkta yarattığı tedirginliktir. İktidarın kendisi gibi düşünmeyen insanların yaşam tercihlerine müdahale sayılabilecek icraatlarının demokrasiyle bir ilgisinin olmadığı gerçek. AK Parti iktidarı giderek otoriterleşiyor. Önceki iktidarlar dönemindeki uygulamalardan rahatsızlık duyanların, bugün benzer yöntemlere başvurmalarını anlamak gerçekten zor.
***
Peki, bundan sonra ne olacak? Taşlar artık yerinden oynadı. Bundan sonraki seçimlerde AK Parti'nin önceki seçimlerde aldığı oy oranlarına ulaşması çok zor. Toplumdaki destek azaldıkça AK Parti'yi şimdiki yapısıyla ayakta tutmak zorlaşabilir. Şimdiye kadar sessiz kalan parti içi muhalefet bundan sonra sesini duyurmaya karar verebilir. Bu olaylar, Erdoğan'ın bundan sonra düşündüğü Cumhurbaşkanlığını da zora sokmuştur. Son zamanlardaki politikalarıyla önceki söylemlerine ters düşen, toplumda kutuplaşmayı arttıran Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı seçilse bile toplumun geniş bir kesimine güven vermesi bundan sonra mümkün görünmüyor.
***
İki farklı Türkiye. Bir tarafta daha ileri demokrasi, daha fazla özgürlük isteyen; iktidarın kendisi gibi düşünmeyenlerin yaşam alanlarını daraltmaya çalışan tasarruflarına karşı çıkarak meydanlara çıkan kitleler. Öte yanda, seslerini çıkar(a)mayan, haklarını savunmaktan yoksun, geleneklerin ve yaşadıkları çevrenin baskısı altında ezilen insanlar. Tereddüde hiç yer yok; İslami otoriter bir yönetim anlayışını benimseyen iktidarın amacının ikinci grubu büyütmek olduğu açık. İkinci grubu büyüterek, Türkiye olsa olsa Ortadoğu'nun ikinci sınıf antidemokratik, anti-laik geri ülkelerinden biri olur. Peki, 21. yüzyılda bu tür bir yönetim anlayışı tutar mı? Hiç kolay değil.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016