Değişimin yönetimi ve 25 yıl öncesinin saptamaları:3
Ürün ve pazarlama etkinliklerinde yeni anlayış gerekiyor
Çeyrek yüzyıl önce Şişecam'da tartışılan rapordaki saptamaların bugün de birçok işyeri için öğretici olacağını düşünüyorum. Raporun kapsamını ve bakış açısını daha önce paylaştık. Odaklandığımız on bir eğilimden ikisine geçen haftaki yazıda yer verdik. Bu yazıda Ar-Ge ve talep değişmeleri ve otomasyondaki gelişmelerin yarattığı eğilimlerin nasıl değerlendirildiğini aktaracağız.
Yazıyı okuyanlardan yüreklendirici mesajlar alıyorum. Hepsinin ortaklaşa söylediğini sizlerle de paylaşmak isterim: "Geri dönüp bakmasını bilmezsek, ileriye sağlam bir bakış yaratamayız."
Yanılabilme özgürlüğünü kullanmadan, özgür ve özgün işler yapamayız. Yanıldığımızı görmenin yolu da geçmişte bıraktığımız bilgeleri tartışma özgüveni göstermektir. Yayınladığım raporu biraz da bu açıdan değerlendirmenizi isterim.
•••
Ar-Ge çalışmalarının ticari yaşama dönüşümü ve yeni teknolojiler: Ar-Ge harcamalarının artışı, buluş sayısının çoğalması kadar, buluşların ticari kullanımındaki "zaman aralığının kısalması" hem üretimin kendi iç örgütlenmesinde, hem de rekabet gücünü belirleyen yeterli nicelik ve nitelikte yeni ürün üretilmesinde etkili olmaktadır.
Ar-Ge çalışmalarıyla ortaya çıkan buluşların, özellikle bilgisayar destekli dizayn ve üretim olanaklarının yarattığı açılım firma ve ülke ölçeklerinde verimlilikleri etkilemektedir.
Buluşların ticari yaşama dönüşmesinin yarattığı şu eğilimlerden söz edebiliriz:
•İmalat sanayiinde imalat ve satış etkinliklerindeki tıkanıklar açılarak gelişmeler hızlanmaktadır.
•Sosyo-ekonomik gelişmelerin yönlendirilmesi için güvenilir ve etkin mekanizmalar kurulmaktadır.
•Gizli kalmış ve hareketsiz duran potansiyellere ulaşabilirlik artmaktadır.
•Kitlelerini üretime katılımı sağlanarak-iletişim kolaylıkları nedeniyle yaratıcı yeteneklerden yararlanma fırsatları artmaktadır.
•İşgücü ve sermaye kaynaklarının üretim sürecinde kullanımındaki etkinliği objektif kriterlere göre ölçme ve kontrol olanakları genişlemektedir.
•Yönetimlerin "açıklık" ilkesine uyması objektif bir zorunluluk haline gelmekte, subjektif kriterlerin azalması, bireysel planda ve örgütsel düzeyde "negatif seleksiyon" yerine " pozitif seleksiyonu" ön plana çıkarmaktadır.
Başta elektronik ve telekominikasyon teknolojilerindeki dramatik değişmeler, "ileri teknoloji" kavramı içinde yer alan gelişmelerin bütün karakteristiklerini yansıtmaktadır.
Örneğin, 1984 yılında Fransa, Almanya, Japonya, ABD ve İngiltere' de endüstriyel enformasyon teknolojileri satışları GSMH'nın yüzde 09-2.3 arasında idi. Ayın yıllar imalat endüstrisinin 70'ine yakını mikroelektronik uygulamalara geçmişti.1980'li yıllarda OECD ülkelerinde ileri teknoloji uygulamalarının hızla yaygınlaştığı gözlendi.
Yeni teknolojilerin uygulamasının yaygınlaşması, "rekabet gücü" açısından önemli olduğundan, teknoloji yaratan ülkeler, kendi olanakları yanında başkalarının işlenmiş potansiyellerine daha kolay erişir oldular. Böylece üstünlüklerini pekiştirdiler.
Ar-Ge çalışmalarının ticari yaşama dönüşmesi ve yeni teknolojik uygulamaların işletme ölçeğindeki etkileri ise piyasada var olma ya da yok olma sorunuyla özdeşleşen teknoloji izleme, satın alma, uyumlandırma ve yaratma konularını gündeme getirdi.
Teknolojileri olgunluk dönemine geçen firmalarda kâr oranları düşmektedir. Bu nedenle sürekli yatırım ihtiyacı artmakta, teknoloji yönetimi işletmelerin temel sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.
Buluş oranındaki artış ve yeni teknolojilerin uygulama alanlarına konmasının yarattığı etkiler, üretim süreçlerini etkilediği gibi, ürün ve pazarlama etkinliklerinde de yeni anlayış gerektirmektedir.
Yeni ürün sunma kat sayısı ve rekabet gücü
Talepteki hızlı değişme ve ürün yaşamlarının kısalması: Globalleşme, buluşların artması, teknolojik uygulamaların yaygınlaşması gibi eğilimler, karşılıklı neden -sonuç ilişkisi yaratmaktadır. Örneğin, iletişim araçlarının gelişmesi ve kullanımındaki yaygınlık, ülkeler ve kültürler arasındaki uzaklığı yakınlaştırmaktadır.
Yakın bir gelecekte uzayda kullanılacak yansıtıcı istasyonlarının ulusal TV yayınlarının önemini azaltacağı beklenmektedir. Dünyanın çok renkli, zengin ve yakınsayan biri kültüre doğru evrileceği üzerinde de durulmaktadır.
Bugün ortak bir "kültür piyasasından" söz edilmektedir. Kültür herhangi bir sanayi ürünü gibi işlem görmektedir. Kültüre başka açıdan bakanlar da da "ulusal kimliğe" vurgu yapmaktadır.
Kültür, sosyal değerler sisteminin bütünü, yaşamda kullanılan tüm araçları kapsar. Kültür bir toplumun üyesi olarak kazanılan bilgi, inançlar, sanat, ahlâk, yasalar, görenekler, diğer tüm beceri ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütün olarak tanımlanır. Ekonomik boyutu da kapsayan bir başka tanımlamaya göre, kültür, yasalar, adetler, değerler, toplumsal örgütlenmeler, konuşulan diller, çalışma araç-gereçleri ve teknolojik düzey gibi yaşam deneyiminde toplumsal değer taşıyan her şeyi anlatır.
Daha önce tanımlanan globalleşme eğiliminde değinilen pazarların homojenleşmesi, ürünlerini homojenleşmesi, insanları koşullandıran kitle haberleşme araçlarının etkisiyle hızlanmaktadır. "Yatay kültürel etkileşim" teknolojik gelişmeler sonucu artmaktadır.
Ayrıca teknolojik gelişme etkisiyle üretim olanaklarının artması, gelir dağılımının tabana yayılması, gelire bağlı tüketim kalıplarının değişmesi sonucu da yaratmaktadır. Kültürün tüketimi boyutu, gelir olanaklarının artmasına paralel olarak gelişmektedir. Kültürün dikey gelişimi olarak tanımlanan bu olgu giderek daha çok sayıda insanın tüketim kalıbına aynı türden ürünlerin girmesi sonucunu yaratmaktadır.
İster yatay kültürel etkileşimden kaynaklansın, ister gelir olanaklarının artmasıyla çeşitlenen dikey kültürel gelişmeden söz edilsin, her iki gelişme de yeni bir tüketim kalıbı ve talep yaratmaktadır.
Bir yandan teknolojik gelişmelerin yarattığı yeni ürün, öte yandan kitle haberleşme araçlarının yarattığı talep değişmesi, ürün ömürlerini kısaltmaktadır. Piyasaya sunulmuş ve tutundurulmuş bir ürünü, çok uzun süre o yerde tutmak, eskisi kadar kolay olmamaktadır.
Ürün ömürlerinin kısalması, yeni ürün yaratma ihtiyacı, tasarımdan yatırıma, üretim süreçlerinden pazarlama etkinliklerine kadar değer yaratma zincirinin bütün halkalarında "sürekli değişme ihtiyacı" doğurmaktadır.
"Sürekli değişim", "değişen çevre koşullarına uyum", "yenilikçilik", "yaratıcılık" rekabet gücünü koruma ve geliştirmede hayati önem taşımaktadır.
Özellikle, tüketimdeki homojenleşmeyle birlikte, bireysel zevklerin de ön plana çıkması eğilimi talepteki gelişmeyi hızlandırmaktadır.
Yeni ürün sunma katsayısı, rekabetin temel kriterlerinden biri durumuna gelmiştir.
"Makine aklı" temel teknolojik değişmedir
Otomasyon uygulamaların yaygınlaşması: Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yarattığı diğer bir gelişme de dar ve geniş anlamda otomasyon uygulamalarının yaygınlaşmasıdır.
Uzmanlık gerektirmeyen, rutin olarak tekrarlanan işlerin, otomasyon uygulamalarıyla makinelere yaptırılması, ekonomik ve sosyal sonuçlarıyla çok temel bir değişme yaratmaktadır.
Öncelikle uzmanlık gerektirmeyen işlerden başlayarak hizmet üreten beyaz yakalıların işleri otomasyonun tehdidi altındadır.
Otomasyon uygulaması, üretim-istihdam ilişkilerini koparmaktadır. Dünya genelinde üretim arttığı halde, istihdam artmamıştır. Bu gelişme, siyasi partileri tamamen sınıflar arası, kooperatif örgütlere dönüştürmüş, ideolojilerle birlikte, sınıf çıkarlarına dayalı ideolojiler zayıflamıştır.
Daha sonra değinileceği gibi, soğuk savaş koşullarının ortadan kalkmasında teknolojinin önünün açılmasından kaynaklanan bu tür gelişmelerin etkisi büyük olmuştur.
Otomasyon uygulamaları, düşük maliyetli üretim yapılmasında geniş olanaklar yaratmıştır. Ayrıca, otomasyon uygulamaları, makine-donanım hızlarına uygun girdiler gerektirmektedir; bu nedenle kompozit maddelerin gelişmesinde özendirici olmuştur. Tersine bakıldığında, kompozit maddelerin kolay biçimlendirilmesi, kesilmesi ve işlenmesi de otomasyon uygulamalarının gelişmesine kaynaklık etmiştir.
Otomasyon uygulamaları "düşük maliyetli işgücü"nün "mukayeseli avantajını" birçok sektörde ortadan kaldırmaktadır. Bu eğilim, özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için olumsuz bir etkendir.
Esnek fabrika, esnek üretim ve otonom yönetim anlayışının gelişmesinde de otomasyon uygulamalarının etkisi vardır. Otomasyon, hızlı ve güvenli dağıtım olanakları yaratarak hem fabrika içinde, hem dışında maliyet düşürme imkanı tanımaktadır.
Ayrıca otomasyon uygulamalarının yüksek kalite standardının geliştirilmesinde de etkisi büyüktür.
Sonuç olarak, üretim hacmini artıran, kalitesini yükselten, maliyetini düşüren otomasyon uygulamaları yapmadan, uluslararası pazarın gerektirdiği rekabet gücünü yaratma olanağı kalmamaktadır. Bu nedenle, otomasyon uygulamaları plan kararlarının temel sorunları arasında yer almaktadır. Doğaldır ki bu uygulamaların yarattığı uzmanlaşmış işçiler ve beyaz yakalılar üzerindeki baskısı bir sosyal boyut olarak göz önünde tutulmalıdır.
Ayrıca "makine aklı" temel teknolojik gelişmelerden biri olduğunu, her düzeyde toplumda topluca gelişme yaratacak bir etmen olarak değerlendirilmesi gerektirdiğini de karar süreçlerinde göz önünde tutmak gerekmektedir.
•••
Gelecek hafta: Girdi kompozisyonları ve fiyatları, rekabetin yoğunlaşması ve esneklik ihtiyacının artmasına ilişkin saptamalar paylaşılacak.