Değişimin yönetimi ve 25 yıl öncesinin saptamaları: 4
Yirmi beş yıl önce "hâkimiyetçi rekabet"i tartışıyorduk.
Çeyrek yüzyıl önce tartışmaya açılan bir raporun "eğilimler" bölümünü sizinle paylaşıyoruz. Bu raporun ardından tartışılanların ne kadarının hayata taşındığını nesnel biçimde analiz edebilsek, söylenenlerin ne kadarının içselleştirildiğini de somutlaştırabiliriz.
Söylenenlerin somuta taşınması konusunda ülkemizdeki firmaların ne kadar özgüven sahibi olduğununa ilişkin elimizde yeterince belge yok. Bu ve benzeri onlarca raporlar şirketlerin raflarında tozlanmamalı, yapılanlar ve yapılamayanların dökümü açık ortamlarda tartışılarak " hatırlama kültürünün pozitif etkisi" değerlendirilmelidir.
Paylaştığımız bu bölümde, rapordaki 6'ncıdan 9'uncu sıraya kadar olan eğilimler yer almaktadır.
•••
Girdi kompozisyonları, kullanımı ve fiyatlarındaki değişme: Sektörlere göre görece farklılık göstermesine karşın, girdi kompozisyonları, kullanımı ve fiyatlarındaki değişme,günümüz endüstriyel üretiminde gözlenen bir başka temel değişmedir.
Petrol dışında bütün hammadde üretimlerinde görece azalma olduğu halde genel üretimin artmış olması, geleneksel hammadde ekonomisi ile üretim ilişkilerinin değiştiğini gösteren temel bir gelişmedir.
Teknolojik gelişmelerin yarattığı kompozit maddeler, daha genel tanımıyla yeni maddeler, yeni teknik sistemleri ortaya çıkarmaktadır.
Kuşkusuz, yeni maddeler işletmede yarattıkları yeni ve geniş olanaklara karşın, geleneksel hammaddelere göre daha yüksek fiyatlarda sağlanabilmektedir.
Uluslararası piyasalarda rekabet eden herhangi bir firmanın, yeni maddeler ve teknik sistemler kullanmada eş düzey olma zorunluluğu vardır.
Diğer bütün alanlarda olduğu gibi, girdi kompozisyonlarında da temel ilke, önce mevcut yapının sonuna kadar kullanıldıktan sonra marjinal yeniliklere geçilmesidir.
Plan kararlarında, mevcut altyapıların kullanılması ile yeniliğin adaptasyonu arasında dengeyi bulma önem taşımaktadır.
Ayrıca geleneksel hammadde ekonomilerinin geçerli olduğu gelişmekte olan ülkelerin, hammaddeye dayalı mukayeseli avantajlarını yitirdikleri de karar sürecinde hesaba katılması gereken noktadır.
Rekabet gücü açısından girdi kullanımında "gecikmenin maliyeti" sürekli gündemde canlı tutulmalıdır.
Sonuç olarak, üretimde değer yaratma zincirinin ilk halkalarından birini oluşturan girdi kullanımındaki gelişmeler de titizlikle izlenmesi gereken, erken uyarı mantığıyla değerlendirilmesinde yarar olan bir başka eğilim olmaktadır.
Rekabetin yoğunlaşması ve derinleşmesi: Buraya kadar aktarılan altı temel eğilim, kolay ulaşılabilirliği ve erişilebilirliği artıran, üretimin nicelik ve niteliğini geliştiren, ticarette uluslararası netliğe kavuşturan eğilimlerdir.
Yüksek hızda ve kalitede üretilen ürünlerin satışı, ister istemez rekabet yoğunlaşmasına ve derinleşmesine yol açmaktadır.
Şişecam Toplululuğu' nda uzun zamandır tanımlanmış ve benimsenmiş olan "hakimiyetçi rekabet" günümüz dünyasının baskın karakteridir.
Hakimiyetçi rekabet, rakibinin bütün hatlarına saldırmayı, onun bütün potansiyellerini yok etmeyi benimser. Eğer rakibini alt edemiyorsa o zaman "paylaşma" yoluyla birikim yeteneklerini geliştirmeyi ön plana çıkarır.
Türkiye gibi "ithal ikameci politikalarının uygulandığı, uzun zamanadır korumacılık uygulamalarının geçerli olduğu ülkelerde "ne üretsen satılıyor" mantığına dayalı bir üretim kültürü vardır.
"MaliyeT+kâr=fiyat" anlayışına dayalı bir kültür oluşmuştur.
Yoğunlaşan ve derinleşen rekabet kültüründe bu formül , "fiyat-maliyet=kâr" biçimindedir.
Endüstrinin temel sıkıntısı, geçmişten gelen bu anlayışın süratle değiştirilmesidir. Hãlâ devletin korumasını isteyen eğilim güçlüdür.
Rekabetin bu yeni yapısı hakkında görüş birliği, titizlik ve karşı-gereklerini yerine getirmede etkin bir dayanışma olmadan, geleceği yaratma ve biçimlendirmenin olanaksız olduğunu söyleyebiliriz.
Esneklik ihtiyacının artması: Tasarımdan üretim süreçlerine, ürün çeşitlendirmesinden dağıtım sistemlerine, tüketici talebine kadar gözlenen hızlı değişim, üretim etkinliklerinin bütün aşamalarında esneklik gerektirmektedir.
Yönetimin karar verme ve kontrolündeki esnekliği ilk temel etkendir. Bu nedenle, burada değerlendirilen temel eğilimlerin yarattığı hızlı değişme süreci, geleneksel ve ağır işleyen bütün şirketlerin krize düşmesine yol açmıştır. İskandinav ülkelerindeki SAS' dan İngiltere'deki ICI'ya, ileri teknolojinin öncüsü IBM'e kadar kriz yaşamayan az sayıda firma kalmıştır.
Yönetim açısından temel eğilim, birimlerde otonom yönetimin geliştirilmesidir. Ancak, yoğun rekabetin gerektirdiği etkin kaynak kullanımı nedeniyle örgütün çeşitli etkinliklerini en üst düzeyde koordine ederek sinerji yaratmaktan da vazgeçilmiyor.
Esnek fabrika ve üretim anlayışının, talepteki hızlı değişme, buluş sayısındaki artış, Ar-Ge çalışmalarının ticari niteliğe dönüştürülmesindeki zaman kısalması, globalleşme, otomasyon uygulamaları gibi tüm eğilimlerin doğal sonucu olduğunu sürekli göz önünde tutmak gerekmektedir.
Endüstrilerde yeni formların oluşması: Yukarıda özetlenerek aktarılan eğilimler, endüstriler arası yeni formların oluşmasını sağlamaktadır.
Örneğin, cam endüstrisinde gündemde olduğu gibi, havacılık alanında da rekabetin yoğunlaşması ve kâr marjlarının düşmesi sonunda piyasaya egemen olan firmalar yoğunluk azalmıştır.
Bazı sektörlerde firmalar farklılaşmaya giderek, entegrasyonlarını esnetmektedir. Yaygın deyimiyle, yumurtaları farklı sepete koyarak, krizlere karşı dayanıklılık güçlerini artırmaktadır.
Bazı firmalar , daha önce girdikleri farklı üretim alanlarını stratejik iş birlikleriyle yan kuruluşlarına devretmekte ve tamamen orijinal ve iyi bildikleri konulara yoğunlaşarak, birikim ve koruma yeteneklerini geliştirmeye yönelik politikalar üretmektedirler.
Bu eğilimler işletmelerin içinde bulundukları sektörün yapısı ve dünya genelindeki temel eğilimlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Ortaya çıkan yeni durum, endüstriler arasında yeni formlar oluşması sonucunu doğurmaktadır.