Değişim bekleyen yanılır
Fransa ve Yunanistan seçimlerinden sonra medyada büyük bir yaygara koptu. Yorumcular bu iki ülkede büyük değişimler yaşanacağını düşünüyor. Bu beklentiye sahip olanlar hayal kırıklığı yaşayabilir.
Geçtiğimiz hafta sonu yapılan seçimlerde, halklar kemer sıkma politikalarına tepki olarak oy vermiş olabilirler. Seçimler bazı değişikliklere de yol açabilir. Uygulanan politikalarda bazı esneklikler sağlanabilir. Fakat bunlar medyada oluşan beklentiden daha düşük kalabilir. AB'deki politik eylemsizlik durumu, kısa sürede büyük değişimlerin yaşanmasına engel olabilir.
Yunanistan'da uç partiler parlamentoya girmiş. Büyük patlamalar olacakmış. AB'ye rest çekilecekmiş. İyi hoş da, Yunan borcunun yaklaşık yüzde 75'i resmi kurumların elinde bulunuyor(AMB-IMF-EFSF). Euro sisteminden çıkış mekanizması henüz kolaylaştırılmamış. Yunanistan çok çetrefilli bir konu.
Fransa'da Hollande'ın farklı bir yol izleyeceği düşünülüyor. Seçim meydanlarında esip gürlemek ile icraata geçmek ayrı şeyler. Hollande'ın iki ay önce Londra'da yaptığı bir konuşmayı izledim. Katılımcılar büyük bankaların ve finans kurumlarının üst düzey yöneticileri idi. Meydanlardaki tavrından eser yoktu. Mahcup bir şekilde konuştu. Konuşmasında 'Bizim politikalarımızdan korkmanıza gerek yok' mesajını verdi. Halkın karşısındayken Fransa'nın dış finansörlere ihtiyacı yokmuş gibi konuşuyor. Sanki ülkenin borç durumunda ve bankacılık sektöründe hiçbir sıkıntı yokmuş gibi. Hollande, Almanya'nın dayattığı politikaları desteklemeyeceğini de söylüyor. Bu nasıl olacak ben de çok merak ediyorum.
Yazdıklarıma bakarak, kemer sıkma politikalarını savunduğum düşünülmesin. Son iki yıldır, bu yaklaşımın işe yaramayacağını yazıyorum. Kemer sıkmak, gelirin ekonomiden çekilmesidir. Bu durum, tüketicide ve işletmelerde daha az harcama gücü olması anlamına gelir. Müşteriler ürünleri almayı keserse, işletmeler işten çıkarmalara başlar. Zayıf bir ekonomide kemer sıkarsanız, işsizlik artar. Vergi gelirleri azalır. Düşürmeye çalıştığınız bütçe açığı daha da büyüyebilir. Nitekim Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi ülkeler bütçe hedeflerini tutturamıyorlar. Bu ekonomik gerçeklikte, bu maliye politikalarını uygulamak sorumsuzluktur. Özel sektörün harcama açığını kamu kapatırsa, mallar satılır. Şirketler mutlu olur. Kimsenin işine son vermezler. Vergi gelirleri artar. Açıklar düşer.
Kemerlerin gevşetilmesi konusunda Almanya'yı ikna etmek gerekiyor. Bu da hiç kolay değil. Alman yönetimi, diğer ülkelerin kendisine yük olduğunu düşünüyor. Birliğin, transfer sistemine dönüşmesinden çekiniyor(çoktan dönüşmedi mi?). Para musluklarını açmak istemiyor. Enflasyondan korkuyor. Alman halkı da aynı şekilde düşünüyor. Geçenlerde Alman bir arkadaşımla sohbet ediyorduk. Bana 'Biz çalışıp vergi vereceğiz, onlar harcayacak öyle mi?' dedi. Eğitim seviyesi iyi olan da bu konuda geri adım atmıyor. Merkel'in 2013'teki genel seçimler öncesinde tutum değişikliğine gitmesi zor. Merkel'in partisi, önemli eyaletlerdeki seçimleri kaybetti.
Hollande-Merkel euro konusunda da anlaşamıyor. Hollande güçsüz euro istiyor. Almanya ile yine ters düşüyor. Almanya euronun seviyesinden şikayetçi değil. Açıkçası; AB'deki politikaların değişmesi konusunda fazla iyimser değilim.