Değişiklik yok; sorunlar ağırlaşıyor!..
Yunanistan'da yapılan genel seçimlerin finansal piyasaların umduğu gibi sonuçlanması ile birlikte kısa vadeli bir rahatlama yaşandı. Euro kayıplarını kısmen geri aldı, riskten kaçınma eğiliminin duraklaması ile birlikte sermaye piyasaları satış baskısı altında inlemekten kurtuldu, emtia piyasaları ise genelde yatay bir eğilim sergiledi. Dikkatler Almanya'nın büyüme lehine ve kemer sıkma aleyhine verebileceği tavizlere odaklandı. Fakat bu durum sorunlu AB üyelerini rahatlatamadı. İspanyol tahvillerindeki artan satış baskısı düzelen veya değişen herhangi bir şey olmadığını hatırlattı. Finansman ihtiyacını karşılayamayan topluluk üyelerinin durumlarını nasıl düzelteceği konusu bilinmeyenler arasında yer almaya devam etti.
Para politikasının daha da gevşetilmesinin ya sorunlu kredi hacmini artıracağı ya da kredi genişlemesini tetiklemeyeceği için piyasaların dikkati maliye politikasında yaşanacak değişikliklere ve bu konuda Almanya'nın vereceği tavizlere yoğunlaşmış gibi görünüyor. Fakat rekbet gücünü kaybetmiş durumdaki AB'nin büyümek adına maliye politikalarının gevşetilmesine yeşil ışık yakılması ne fayda sağlayacak kestirilemiyor. Sorunlu üyelerin bütçe açıkları mı küçülmeye başlayacak yoksa sorunsuz olanlarda sorunlu hale mi gelecek tartışması bir şekilde sonlanacak gibi görünmüyor. Eğer Yunan seçimleri kemer sıkmaya karşı olan siyasi partilerin zaferi ile sonuçlansa idi, kısa vadede günü kurtarmak ve büyüme lehine büyük tavizler koparmak mümkün olabilecekti!.. Ama öyle olmadı… Fakat İspanyol borç senetlerinin satış baskısı altında kalması kısa vadeli önceliklerin ön planda kalmasına sebep oldu.
Finansal piyasalar günün kurtarılması yönündeki baskılarını artırıyor. İstiyor ki, Almanya gereken tavizleri versin, sorunlu üyeler yeniden borçlanabilir hale gelsin ve büyüme adına maliye politikaları bir miktar gevşeyebilsin. Fakat orta vadede böyle bir yaklaşımın çözümün anahtarı olabileceğine finansal piyasalar dahil, kimse inanmıyor. Durumun orta-uzun vadede çözümsüz olduğu kanaati güçlenmeye devam ediyor. Günü kurtarmak adına talep edilen yaklaşımın, bugüne kadar yapılan yanlışların faturasını tüm üyelere paylaştırmak sorunsuzları da sorunlu hale getirmek anlamına geldiği biliniyor. Ancak başka türlü günü kurtarmanın herhangi bir yolu da bulunamıyor. Tüm Avrupa kendi sorunlarına gerektiği ölçüde duyarlı olamamanın proaktif olmak gerekirken tepkisel yaklaşımlarla yetinmenin ve gerçekleri seçmenlerden gizlemenin bedelini ödemek zorunda kalıyor. Bu gerçeğin uzun süre geniş kesimlerin bilincinden uzak tutulamayacağı da çok iyi biliniyor. Güven bunalımında yaşanacak artışı geciktirmeye çalışmanın da çözüm olamayacağını görmek için alim olmak gerekmiyor.
Yeni bir uzmanlaşma alanına yönelip gelirlerini artırmaya çalışması gereken üyeler, bir yandan sorunlu hale gelen mali sektörü kurtarmanın ve bütçe açığını daraltmanın yollarını arıyor ama bulamıyor. Yapılması gereken dayanma gücü, sabır ve irade gerektiriyor, ancak zaman ve hoşgörü yetersizliği buna izin vermiyor. Gerçekleri kabul etmek v eseçmenlere makul bir şekilde anlatmak mümkün olamıyor. Yükselen işsizlik ve enflasyon ile daralan ekonomi açmazında çaresizliği oynamak dışında seçenek bulunamıyor.
Orta vadede ortak para euronun kaderi ne olur bilemeyiz ama topluluk ekonomisinin bir şekilde daralmaya devam edeceğini ve siyasi gücün erimesine paralel olarak istikrarsızlığın artacağını görebiliyoruz. Avrupa'daki bu durum küresel ekonomiyi de olumsuz yönde etkileyecek. Sürdürülebilir olmayan eğilimlerle sörf yapmanın, kendi gerçeklerine yabancılaşmanın bedeli bir şekilde ödenecek. Maliye politikaları büyüme lehine gerçekleşir ise belki işsizlik artmayacak, fakat enflasyon baskılarının yükselmesi muhtemelen önlenemeyecek… Bir süre sonra kısa vadeli bakış açısı terkedilmek zorunda kalacak ve her şey seri bir şekilde değişecek. Böyle olmayacağını düşünen veya varsayanların evdeki hesapları çarşıya uymayacak…