Değişen seçmen, değişen Amerika
Yıllar evvel üniversitenin ilk yıllarında Amerikan Devlet Sistemi üzerine çalışan çok değerli profesör bir hocam vardı. Hatırladığım kadarıyla kendisiyle ilk derslerimden biri, ABD Seçim Kampanyaları dersiydi.
O derste bize Amerikan seçimlerine dair çok önemli bir şey söylemişti. Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti politikalarının arasında ve oy veren seçmende büyük uçurumlar olmadığı için Amerikan seçmeni siyasi yelpazenin ortasında konuşlanmıştır.
Bu yüzden iki parti içinde seçim kazanmanın sırrı, hem kendi partilerinin seçmenini toparlayacak hem ortada duran salıncak seçmeni kazanacak, hem de diğer partinin merkeze yakın kitlelerinden oy devşirmekten geçmektedir. Dolayısı ile aday belirlenirken temel hedef belliydi, merkeze yakın, diğer taraftan ve bağımsız seçmenden oy alabilecek aday makbuldü. Bu bahsettiğim tarif 25 sene evveldi.
Hocamla hâlâ görüşürüz. Kendisi ile geçen gün yaptığım sohbette bu konuyu açtık. Joe Biden bırakır bırakmaz bir değerlendirme sohbetiydi. Hocama "Hâlâ tarifin aynı mı?" diye sorduğumda, güldü. "Siyasette en değişken şey seçmen davranışıdır, mesele nasıl, nereye ve neden değiştiğini okuyabilmektir" dedi.
Ağzı olan konuşuyor
25 sene önce hocamın bize öğrettikleri çok doğruydu. O günün şartlarını yansıtıyordu. Oysaki bugün şartlar, demografi ve seçmen davranışı tamamen değişti. Bu seçimde de bunu çok net göreceğiz. Eskiden bağımsız ya da diğer parti adayları hedeflenirken; artık hedef farklı. Amerikan seçmeni eskiden hiç olmadığı kadar köşelere kaçmış durumda. "Asla Demokrat'a veya Cumhuriyetçi'ye oy vermem" diyen hep vardı ama sayıları bu kadar fazla değildi.
Amerika’da seçimlere katılım oranları bizim gibi değil, çok düşük. Bizde seçimlere katılım yüzde 80-90’lar civarında seyrederken, bu sayı Amerika’da yüzde 50’ler, 60’lar civarında. Bu ne demek? Çok açık, Türkiye’de ufak farklar için seçmenini sandığa götürmek önemli ama seçim neticesini değiştirmek istiyorsan diğer parti seçmeninden oy alacaksın. Amerika’da seçmen polarize olmaya başladıkça, partiler ya da adaylar arası oy geçişleri çok olası değil.
O yüzden de partilerin artık seçim stratejisi bağımsız seçmen ve diğer parti oylarından ziyade oy kullanmayan ama kendi parti ya da adaylarına sempati besleyen seçmeni sahaya çekmeye yönelik. Hiç oy kullanma potansiyeli olmayan seçmeni sandığa çeken aday, seçimleri alıyor artık.
En güzel örnekler, Obama seçimleri ile başladı. O zaman da "Bizim büyük otoriteler siyahi başkanı Amerika seçmez, CIA vurur" diyorlardı. Adam gümbür gümbür seçildi, kimse de vurmadı.
Gerçi bu sefer de "Ortadoğu’yu bölmek için Müslüman getirdiler" dediler. Her şeye cevap var. Neyse, bu uzmanlar ve stratejistler konusunu bir gün ele alacağım. Konuya dönersek Barack Obama; Demokrat Parti'ye oy vermeye meyilli ama vermeyen siyahi ve azınlık seçmeni sahaya indirdi. Hem oy olarak hem de finansal olarak destek sağladı. Bunu iki defa yaptı, hem John McCain gibi bir efsaneyi, hem de Mitt Romney gibi bir figürü devirdi. Ardından Trump seçimleri güzel bir örnek oldu.
Donald Trump oy vermeye aşina bir seçmeni sahaya çekti ve kendisine oy vermeye meyilli olmayan Cumhuriyetçi seçmenden yaşanacak kaybı kompanse etti. Hillary Clinton’un kendi seçmenini kaybetmesinden sonra seçimi kazandı. Biden 2020'deki seçimlerde farklı değildi. 2016'da kaybedilen neresi varsa o eyaletlerde daha fazla Demokrat meyilli seçmeni sandığa çekerek Trump’ı devirdi. Gelelim bu seçimlere...
Trump’ı başkan ilan edenler, "Bir kadını Amerika Başkanı yapmazlar" diyenler, "Trump bir daha seçilemez" diyenler, "Kamala Harris zaten planlanıyordu" diyenler vs vs vs. Bu böyle uzar gider. Zaten iki ihtimal var. Mesele neyin neden olduğunu anlamak ve anlatmak, sistemi öğrenmek ve öğretmek. Dış politika analizinin altını doldurmak. Yoksa tıkandığın yerde yapıştır "Amerikan derin devleti böyle istiyor," yapıştır "Müesses nizam bunu istiyor" diye.
Kamala doğru oynarsa seçimi alır
Neyse dönelim yine bizim mevzuya. Kamala doğru oynarsa, seçimi gümbür gümbür alır. İsterse de gümbür gümbür kaybeder. Hataları ve doğruları ile ne kadar "Biden’a oy vermem" diyen seçmeni tekrar sandığa çekecek. "Trump başkan olmasın" diyenleri mobilize edecek. Ne kadar genç seçmeni sahaya indirecek. Asıl sorular bunlar. Hem Kamala hem Demokratlar kartları doğru oynadı ve oynuyor. Ama hâlâ esas kritik nokta başkan yardımcısı konusu. Kısacası bu üç hafta kritik. Yeniden keyifli bir şekilde ABD siyaset analizi yapmaya başladık.