Değişen paradigmada fon akımları
2019’un ilk çeyreğini geride bıraktık. Tahmin edilen gibi oldu mu sorusunun yanıtı kolay değil. Kişiden kişiye, piyasalarda ne beklediğinize göre değişecek bir durumdan bahsediyoruz. Sert satışların gerçekleştiği 2018 son çeyreğin ardından şaşkınlık ve biraz da temkinle başlanan bir yıldan bahsediyoruz. 3 Ocak öncesi ve sonrası beklentiler kendi içerisinde karmaşadan ibaret. Bu nedenle IIF tarafından açıklanan GOÜ fon akımlarını önemsemek ve altını çizerek okumak gerek.
Ocak-Mart döneminde GOÜ nezdinde toplam portföy akımı 109.2 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. 2018’in ilk çeyrek performansı olan 118.4 milyar dolardan bu yana en yüksek girişten bahsediyoruz. Arada kalan 3 çeyrek içerisinde toplam performans 83.8 milyar dolar düzeyinde oluşmuştu. Yani, 9 aylık performansın 1.41 katı sadece 3 ay içerisinde sergilendi. Neden? Elbette değişen global merkez bankası politikaları ortamı ve yavaşlayan büyüme koşulları dinamikleri nedeniyle.
Devam edelim. 2019’un ilk çeyreğinde gerçekleşen performans 2018’in aynı dönemine yakın düzeyde oldu. Ağırlıklı hareketi 68.9 milyar dolar ile borç senetleri domine ederken, hisse kalemi 40.2 milyar dolar ile aradan geçen 1 yıllık döneme kıyasla toparlanma işaretleri gösterdi. Burada 2018’in Kasım-Aralık döneminde bozulan algı, para çıkışı ve ucuzlayan çarpanların etkisi şüphesiz ki belirgin. Bir ayrıntı daha paylaşmanın zararı olmaz; borçlanma senetleri kalemi 2016 ilk çeyrekten bu yana aralıksız bir şekilde artı bölgede performans sergiliyor. Toplam giriş 611.2 milyar dolar ile ciddi yüksek. Aynı dönem içerisinde hisse senetleri girişi 179.4 milyar dolar düzeyinde olurken, toplamda 3 çeyrek eksi performans söz konusu oldu. Özetle, GOÜ fon akışının hikayesi uzun bir süredir borçlanma senetleri ekseninde oluşuyor. Olası çıkış durumu açısından taşıdığı riskleri, ülkelerin “ani duruş” hikayesi ile karşılaşma potansiyelleri ve yüksek borçluluk açısından dikkate alınması gereken bir eğilimden bahsediyoruz.
Türkiye ile konuyu genişletelim. IIF’in hesaplamalarına göre, Ocak-Mart döneminde 5.6 milyar dolar portföy girişi söz konusu oldu. Hareketin yönünü tıpkı emsallerimizde olduğu gibi 3.9 milyar dolar ile borçlanma senetleri belirledi. Tabi ki yurt dışı yerleşiklerin DİBS içerisindeki payının yüzde 14’ün altına geldiği ortamda giriş eurobond ihraçları üzerinden gerçekleşti. 2018’in ikinci ve üçüncü çeyreklerinde toplamda 5 milyar dolar çıkışın olduğu yerel varlıklar açısından takip edilen giriş aynı zamanda 2017’nin ikinci çeyreğindeki 13.4 milyar dolar düzeyindeki artı verme durumundan bu yana en iyi performansa işaret ediyor. Analizin bu kısmında parantez açmak gerekirse; Ocak ayında gözlenen 5.6 milyar dolar girişin ardından Şubat-Mart performansı nette 8 milyon dolar (+) ile oldukça yatay bir seyirde takip edildi. Hisse senetleri toplam 413 milyon dolar artı verirken, borç senetleri çıkışı -405 milyon dolar oldu.
Geride kalan çeyreğe dönüp baktığımızda portföy akımlarının PBOC, Fed ve ECB hamleleri/yönlendirmeleri ile artı bölgede hareket ettiğini görüyoruz. Bölge bazında baktığımızda, 69.5 milyar dolarlık girişin tek başına gelişmekte olan Asya grubuna olduğu sonucu Çin’in attığı maliye ve para politikası adımlarının önemini yatırımcı nezdinde bir kez daha hatırlamamıza neden oluyor. Ayrıca, nispeten gerileyen ABD-Çin ticaret gerilimi –görüşmelerin devamına rağmen- merkez bankalarının nette yarattığı gelecek dönem belirsizliğini dengeleyen ana unsur konumunda.