Değişen koşullar bizi nereye sürüklüyor?

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Küresel koşullardaki değişim hızını gördükçe, olup bitenlerin farkında olanların bile nutku tutuluyor ve başı dönüyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutulma riskinin artması, hesap yapabilmeyi nerede ise olanaksızlaştırıyor. Gelişmeleri sadece kendi pozisyonları açısından değerlendirenlerin, akış üzerindeki etkisi ve itibarı büyük bir hızla azalıyor. Özellikle gelişmekte olan ekonomilerde yaşanan kademeli durgunlaşma eğiliminin, hızlanmasını önlemek şimdilik pek mümkün olamayacak gibi görünüyor. İki hafta öncesine kadar durgunlaşmaya bağlı endişeler nedeniyle, gelişmekte olan ekonomilerin kur savaşları yolu ile kur savaşlarına girişmesinden ve bunun yaratacağı olumsuzluklardan endişe ediliyordu. Bu nedenle iç pazara, enflasyonla mücadeleye ve yapısal reformlara odaklanılması öneriliyordu. Konuya bu açıdan yaklaşan IMF Başkanı petrol fiyatlarındaki düşüşün olumlu bir gelişme olduğunu söylüyor, endişeye sebep olan kur savaşları olasılığının bu nedenle arttığı gerçeğini görmezden geliyor. Belki de herkes kendisi gibi düşünür ve uygulamasını buna göre yapar ise, ek sıkıntıların asgaride kalabileceğini ummak istiyor. Fakat petrol fiyatının çökmesine sebep olanlar, galiba onun gibi düşünmüyor! 

Petrol fiyatının bardağı taşıracak ölçüde çöküşü öncesinde, artış baskısı hissedilmeye başlanan enflasyonun kontrolü ve kademeli durgunlaşma anlamına gelen düşük oranlı büyümeye katlanılması gerektiği savına destek aranıyordu. Şimdi ise sorunların ağırlaşması pahasına iç pazar ağırlıklı büyümeye odaklanılması gereği ön plana çıkıyor. Enflasyon endişesi gündemden düşerken, durgunlaşma eğiliminin hızlanarak yıkıcı olmaya başlaması sıkıntı yaratıyor.

Bu aşamada sormak gerekiyor: enerji ve hammadde ihracatı sayesinde dengelenen gelişmekte olan ekonomilerin ve bu pazarlara yaptığı ihracatla varlığını koruyabilenlerin durumu ne olacak? Büyüme yapısını çok kısa bir süre içinde, ciddi yan tesirler yaratmadan değiştirebilmek mümkün müdür? Kur savaşlarının yeniden devreye girmesi durumunda neler yaşanır ve sonuçları nasıl olur? Bu ve benzeri sorulara verilebilecek gerçekçi yanıtlar, nimet-külfet dengesindeki bozulmanın çok hızlandığına işaret ediyor; riskten kaçınma eğiliminin güçlenebileceğini de dikkate almak gerekiyor.
Dün enflasyon ve faiz endişeleri yeni bir küresel kriz tedirginliği yaratıyordu. Bugün ise eski endişelerin yerini daha farklı ve büyük korkular aldı; sonucun görece daha yıkıcı olabilme olasılığı güçlendi. Herhangi bir ülkenin ihracatında yaşanabilecek gerilemeyi önlemek adına bir şeyler yapması, doğal olarak diğerlerini de etkileyecek! Oluşan dengesizlik nedeniyle alıcılar kendi lehlerine artan pazarlık gücünü kullandıkça sıkıntı büyüyecek! Tüketiciler fiyatların düşebileceğini öngörerek zorunlu olmayan ihtiyaçlarını öteledikçe, işin içinden çıkmak giderek olanaksız hale gelecek! Durgunlaşma eğilimi zamanla daha yakıcı olabilecek; bir yandan kur savaşları diğer yandan sinsice büyüyen korumacı eğilimlerin devreye girmesi ciddi bir kısır döngü yaratabilecek. 
Oldukça kısa sayılabilecek bir dönemde geleceğe bakış açısının dramatik bir şekilde değişmesi, üzerinde durulması gereken bir konudur. Küçük Orta Boy İşletmeler, 2015 yılına ilişkin üretim ve yatırım faaliyetlerini bu aşırı değişken koşullarda nasıl planlayacak? Sipariş iptalleri gelmesi durumunda ne yapacak? Siyasi irade ve mali sektör her koşulda onların yanında olabilecek mi? 

Unutmayın, koşulların hızla değiştiği ortamlarda iyi niyetle verilmiş sözler bile tutulamayabilir; endeki hesaplar çarşıya uymayınca, varsayımlar çökebilir ve güvenilen dağlara karlar yağabilir! Gelecekte birilerini suçlamak, muhtemelen yaşayacaklarımızı pek değiştiremeyecek; olumlu veya olumsuz tüm tercihlerimizin yükünü taşımak zorunda kalacağız! Alınması zor kararlar bizi bekliyor! Yattı balık yan gider diyerek anı yaşayanların sayısal olarak azalmak zorunda kalacağını dikkate almak, yararlı olabilir!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar