Değişen iş modelleri
Adam Smith, meşhur eserinde (Wealth of Nations) bir toplu iğne fabrikasından söz eder. Ziyaret ettiği bu fabrikada 10 işçi çalışmaktadır. Günlük üretim 48 bin toplu iğnedir. İmalat süreci 18 adıma bölünmüştür. “Eğer bütün işlemleri bir işçi kendi yapsa idi, bir işçinin günlük üretimi 10-20 toplu iğne olacaktı” der. Halbuki bu iş bölümü sayesinde 10 işçinin üretimi, tek tek çalışmalarına oranla 480 kata ulaşmıştı. İşte üretim bu iş bölümü ile arttı, endüstri büyüdü. İşler, basit, sıradan işlere bölündü. İşçiler, tekrar eden, basit ve sıradan işleri yaptı. Büyük fabrikalar ve bu fabrikalarda çalışan, her biri rutin işleri yapan işçi ordusu olan bir iş modeli gelişti.
İletişim dünyasındaki teknolojik gelişmeler ve küreselleşme bu iş modeline yeni değişiklikler getirdi. İletişim, ulaşımdaki ilerlemeler ve küreselleşme bu kez fabrikaları, işçiliğin daha ucuz olduğu yerlere taşıdı. Rekabetin iyice kızıştığı bir dünyada işyerleri de uzmanlaşmaya odaklandı. Fabrikalarda sadece uzmanlık alanları olan işleri yapıp, esas üretime destek olan işleri başka şirketlere, taşeronlara yaptırmaya başladılar.
Teknolojik gelişmeler durmadı, durmuyor. Örneğin, geçtiğimiz eylülde bir hafta sonu satılan IPhone’ların kapasitesi toplamı, 1995 yılında dünyadaki tüm bilgisayarların kapasitesinin 25 katını aşmış durumda. İletişim ve bilgisayar dünyasındaki bu gelişmeler yeni bir iş modelini ortaya çıkardı. İşlerin endüstri ve hizmet sektöründeki gibi basit modüllere bölünmesinin ve taşeronluk müessesinin bilgi ekonomisindeki (Knowledge economy) işlere uygulanmasının pek mümkün olmayacağı düşünülüyordu. Ancak bu da oldu.
Yeni iş modelleri
Bir bilgisayar programını yazmak zihin bütünlüğü ister. Programın her tarafını, her an düşünmek zorundasınızdır. Ancak iş büyüyünce bunu tek kişinin yapması zorlaşır, hatta olanaksızlaşır. Bu kez, aynı fabrikalar gibi yazılım evleri oluştu. Bir yazılımcı ordusu, bir büyük halı dokur gibi yazılımlar üretmeye başladı. Bu yazılım ordusunun neferlerinin dünyanın dört bir yanına dağılmış programcılar olabileceği kimsenin aklına gelmemişti. Ancak gelişen iletişim teknolojisi ile bu da oldu. Örneğin, Topcoder adlı bir firma yazılması gereken büyük bir programı parçalara ayırıp, dünyanın 200 ülkesinde yerleşik 300 bin programcısını yarıştırarak yazdırabiliyor.
Yeni iş modelinin bir uygulaması da hukuk alanında ortaya çıktı. Hukuk, özgürlüklerin kısılmaya çalışıldığı ülkelerde üstünde uğraşılan bir alan, özgür ülkelerde de önemli bir uğraş alanıdır. İlk zamanlar, serbest çalışan avukatlar vardı. Sonra toplumlarda anlaşmazlıklar arttıkça büyük hukuk büroları açıldı. Bu hukuk büroları, çoğunlukla kurumsal müşterilerine hizmet vermeye başladılar. Ancak kurumsal müşterilerin her sorunu, büyük hukuksal beceri gerektirecek, yasalara taklalar attıracak ustalık isteyen konular olmuyor. Bu tür sıradan işler, hukuk bürosuna yeni girmiş avukatlara yaptırılıyor. Ama müşterilere yüklenen bedel, yine ustanın ücreti oluyormuş. İşte bunu gören girişimciler, hukuk piyasasına da yeni iş modelleri getirmişler. Örneğin, ABD’deki CloudCounsel isimli firma, yüzlerce avukatı ile şirketlere hukuk hizmeti sunuyor. Ama bu avukatların hiçbiri bu firmanın çalışanı değil, serbest çalışan avukatlar. Firma, bu işleri büyük hukuk firmalarının istediği ücretin %80 daha düşüğüne yapıyor.
Benzer bir uygulama da, yine ABD’den. Medicast firması, Miami, Los Angeles ve San Diego’da sağlıkla ilgili bir model geliştirmiş. Hasta, cep telefonuna yüklediği uygulama ile şikayetlerini yazıp yolluyor. Bu şikayetler, yukarıda sözü edilen avukatlar gibi, firma için serbest çalışan bir doktora bildiriliyor. Firma, en fazla iki saat içinde bir doktorun hastaya ulaşmasını garanti ediyor. Alınan ücret de 200 dolar.
Sonuç
Teknoloji ve değişen dünya ile birlikte iş modelleri de değişiyor. Yukarıdaki yazdıklarımı The Economist dergisinin 3-9 Ocak 2015 sayısından “The future of work” makalesinden aktardım. Gelecek hafta bu ilginç konuya devam edeceğim.