Değişen Fed mi, yoksa Powell mı?
Haziran ayında başlayan global para politikası tartışmalarında şimdilerde gürültünün biraz azalması durumu söz konusu. Burada farklı dinamiklerin çalıştığını söylemek mümkün. Fiyatlamalar önden beklentileri satın alarak seslerin yükselmesine zemin hazırladı. Merkez bankaları yöneticileri de süreci “diyalog kanalı” üzerinden fena yönetmedi açıkçası. Gelişmişlerin açacağını ima ettiği yoldan gelişmekte olanlar pek bir hızlı ilerledi. Mevsimlerden sonbahara ramak kala eylül ayına gelindiğinde hikayenin büyük çoğunluğu tamamlanmış oldu. Gelişmişlerdeki para politikası yöneticileri nefes alma durumunu sağlayacakları en maksimum düzeyde oluşturduklarını “şu an için” yönlendirmeye başladılar. Gelişmekte olanlar da geriye ne kadarlık oyun alanları kaldığının muhasebesine başladılar.
Başlıkların üzerinden tek tek geçelim. Öncelikle en sonda söyleyeceğimizin altını burada çizmekte fayda var. Global para politikası gevşeme sürecinin büyük çoğunlukla tamamlandığını bilmek gerekiyor. 2019’u tamamlarken az çok resim belirginleşmiş durumda. Bu dakikadan sonra eksiği olmaz, fazlası için de mevcut koşulların daha hızlı bir şekilde bozulması gerekiyor. Belirsizlikler artacak, harcamalar azalacak, global yavaşlamanın etkileri dünyanın her köşesinde iliklerimize kadar hissedilecek. Kafanızda durumun daha net şekillenmesi için ağustos ayındaki fırtınayı hatırlayabilirsiniz. Asla asla denmez ama vaziyet bu.
Devam edelim. ECB’de sürpriz olmadı. İlk ateşi onlar yakmıştı. Sintra sonrasında beklenen ve yönlendirilen genişlemeci paket artık masanın üzerinde. Faiz indirildi, varlık alımlarına başlanacak, sözlü yönlendirme ucu açık hale getirildi ve çıpalandı, son olarak da bankalardaki kârlılık azalışına yönelik önlemler alındı. Atılan adımların yan etkileri olmakla birlikte genel risk iştahında bozulma gözlenmedi. Teknik çalışmaların detayı bir yana en azından mevcut belirsizliklerde artış olmamasına sevinir durumdayız. Yoksa ileriki aşamada merkez-çevre ülkelerin paketten etkilenme senaryoları üzerine epey bir kafa yorar durumda olacağımız kesin. Dursun köşede.
Sahneyi her zamanki gibi en son Fed aldı ve duruma yön verdi. Tam olarak bu nedenle global para politikası gevşemesinin sonuna çok yakın bir noktada olduğumuzu küçük küçük dile getirmeye başladık. Neden? Çünkü Fed’in genel ekonomik duruma dair son düşüncelerine erişme şansımız oldu. Çeyrek sonlarında paylaşılan makro projeksiyonlar hafta içerisinde güncellenerek kamuoyuna duyuruldu. Görünen o ki Amerikan ekonomisi için FOMC katılımcıları piyasaların dilinden düşmeyen “resesyon türküsü” noktasında değiller. Hatta pek bir uzaktalar. 2019 için haziran ayında beklenen büyüme rakamı yüzde 2.1 iken eylülde yüzde 2.2’ye çekiliyor. Dahası, belirsizliklerin yansıyacağı düşünülen 2020 için de yüzde 2 büyüme beklentilerini muhafaza ediyorlar. 2021 ve 2022’de ise sırasıyla yüzde 1.9 ve yüzde 1.8 seviyelerindeki beklentilerine ayrıca yer veriyorlar. Uzun dönem beklentilerinde de değişime gidilmiyor. Enflasyon konusundaki muhafazakarlık devam ediyor. Yüzde 1.8-1.9 tabloda duruyor. Tarife etkisi göz ardı edilmiyor. Yani, Fed’in baktığı ABD ekonomisi ve dünya resminde negatif anlamda bir bozulma söz konusu değil. Haziran ve temmuz toplantılarında belirttikleri risk başlıklarına atıfta bulunmaya devam ediyorlar, ancak piyasa kadar karamsar değiller. O vakit güncel pozisyon ne?
Fed’in duruşunda değişiklik olmadığı kesin. Burada herkes hemfikir. Peki, fiyatlamalarda şok durumunun olmaması ve algının bozulmamasını sağlayan ne? Başkan Powell’ın iletişimdeki değişimi. Temmuz ayında kullandığı ifadelerin çoğundan vazgeçmiş olması, ek olarak da gereken durumda ekonomik büyüme döngüsünü sürdürmek için ne gerekiyorsa yapacaklarının altını bir kez daha ve kalın bir şekilde çizmesi. Dahası, piyasa işlemcileri dediğimiz kesimin de “nasılsa Fed bizimle aynı noktada buluşmayacak” düşüncesini toplantıdan 1 hafta önce tahvil piyasalarındaki pozisyon ayarlamaları ile güncellemiş olmaları. Hatırlayalım; ağustos ayı tahvil rallisi globalde öyle uç noktalara taşınmıştı ki negatif faizli tahvil stok rakamı bir ara 17 trilyon dolar seviyesine ulaşmıştı. Şimdilerde 13-14 trilyon dolar civarına geriledik.
Toparlama kısmını iki önemli konu ile yapalım. İletişimin ana araç olduğu Fed için piyasa beklentisi dahilinde olan 1x25bp ayarlama hala daha yüksek olasılık. Ekim ya da Aralık zamanlaması risk başlıklarına göre şekillenecek. 90’lı yıllara yapılan atfın Jackson Hole sonrası tekrar edilmesi arzu edenler için en somut kanıt. Bir diğeri de sıkışan repo piyasası ve global Amerikan doları fonlaması konusu. Evet, daha geniş bir yazıyı hak ediyor ve fakat değinmeden olmaz. Klasik çeyrek sonu sıkışmasının dışında garip işler olduğu aşikar. Fed, şu an için dört günlük operasyonlarla 200-300 milyar dolar aralığında kısa vadeli fonlamayı tercih ediyor ve panik yok diyor. Sonraki süreç ise farklı enstrümanlar ve organik bilanço büyümesi konusu. Detaylandıracağız.