Değişen ekonomiler ve Türkiye'nin ihracatı
Piyasalarda artan belirsizliklerle risten kaçınma eğilimi devam ediyor. IMF Başkanı Lagarde'ın, FT'deki makalesinde de belirttiği gibi şimdiki durum 2008 yılınkinden farklı. Lagarde, 2008 yılındaki belirsizliklerin finansal kurumların sağlıklı olmayan yapılarından kaynaklandığını, şimdiki durumda ise endişelerin (kamu borcundaki artışla birlikte) ülkelerin sağlığına ve bankaların durumuna çevrildiğini belirtiyor. 2008 krizi sorunlarının çözümünde benzeri görülmemiş parasal teşvik, finansal sektöre destek ve mali teşvikler verildiğini, şu anki durumda ise para politikasının daha kısıtlı olduğunu, bankacılık sektörü problemlerinin devam ettiğine ve kriz sonrasında kamu borcunun milli gelire oranının gelişmiş ülkelerde geçmişe göre ortalama %30 üzerinde olduğunu belirtiyor.
Son gelen ekonomik veriler global ekonomide büyümenin zayıfladığına işaret ediyor. Önümüzdeki 3 aya ilişkin olarak imalat sanayinde firma beklentilerini gösteren global PMI (satın alma yöneticileri) endeksi Ağustos'da da gerilemeye devam etti (50.1). Endeks nötr kabul edilen 50 seviyesinin bir miktar üzerinde olup, bu seviye Temmuz 2009'dan beri en düşük seviyeyi oluşturuyor. PMI verileri özellikle yeni siparişler ve ticaret verilerinde zayıflamaya işaret ediyor. Endekste 50'nin üzerindeki bir seviye ekonomik faaliyetlerde genişleme olarak yorumlanıyor.
ABD'de PMI verisi (50.6) olurken, Euro bölgesinde kritik eşiğin altına geriledi (49.0). Euro bölgesinde büyüme ülkeden ülkeye farkılık gösterirken, Alman ekonomisinin de yavaşladığını görüyoruz. İlk çeyrekte yıllık %4.6 olan büyüme, 2. çeyrekte %2.8'e geriledi, PMI verisindeki gerileme göz önüne alındığında yavaşlamanın 3. çeyrekte de devam ettiği öngörülebilir.
Gelişmekte olan ülkeler de yavaşlamadan muaf değil. Ağustos ayında PMI endeksi BRIC ülkelerinde artış göstermezken, Çin'deki zayıflamanın daha tedrici olması bekleniyor. Çin'de imalat sanayi büyümesi Temmuz'da %14 olup, geçtiğimiz aylara göre kısmen gerileme gösterdi. Burada zayıflayan global talebin yanısıra hükümetin aşırı ısınmayı önlemek için aldığı önlemler de etkili oluyor.
Bu çerçevede son dönemde Avrupa'da görülen borç krizinin derinleşmesi endişe yaratıyor. Avrupa Merkez Bankası'nın kriz ile mücadelede bu zamana kadar yapmış olduğu taahüt 600 milyar $: Bunun 150 milyar $'ı bono alımı, 450 milyar $ da çevre ülkelere verilen krediler.
Avrupa Merkez Bankası İtalya ve İspanya'nın tahvillerini almak yoluyla piyasalara istikrar getirmeye çalışıyor. Ancak, krizin sonlandırılması için yüksek borçlu ülkelere daha fazla finansal destek sağlanması gerekebilir. Kaynakların artırılması da bazı büyük ülkelerde politik olarak benimsenmiyor. Dolayısıyla borç krizine ilişkin bir çözüm kısa vadede zor gözüküyor; bu durum da piyasalarda oynaklığın devam etmesini getirebilecek.
AB'deki problemlerin bize getirebileceği en önemli etki ihracat talebinin zayıflaması: AB'nin dış ticaretimizdeki payı 2007'deki %56'dan 2010'da %46'ya geriledi. 2011 ilk yarıyıl itibariyle bu oran %48.
Türkiye'nin dünya ticaretindeki payını sabit tutarak yaptığımız bir senaryo çalışmasında AB'den gelen talep azalmasının getirebileceği etkileri ve ihracat pazarları çeşitliliği olasılığını inceledik.
İhracatın 2012 yılında 142 milyar $ olduğu bir senaryoda 2008 krizi baz alındı: AB'nin ihracat payındaki düşüşler kötü senaryoda %15, baz ve iyi senaryolarda sırasıyla %7.5 ve %5 oranında öngörüldü. Kötü senaryoda AB'nin toplam ihracatımızdaki payı %48'den %41'e geriliyor.
Buna göre iyi ve kötü senaryo arasında AB'ye yapılan ihracattaki düşüş yaklaşık 7 milyar $ olup, bunun yaklaşık 1.7 milyar $'ı PIIGS ülkelerinden (İtalya+İspanya:1.3 milyar $) kaynaklanıyor. Baz senaryoda ise 2011'e göre AB'ye ihracatımız aynı kalırken, iyimser senaryoda bir miktar yükseliş var.
AB'nin ihracattan aldığı payda %5-%15 düşüş olması durumunda, bu düşüşü telafi etmek için önemli bir kısmının bölgedeki ülkelerin oluşturduğu, Türkiye'nin ihracatında diğer öne çıkan ülkelerden oluşan gruba (toplam 17 ülke) olan ihracatının %12-%20 arasında artması gerekiyor. Burada da öne çıkabilecek ülkeler arasında Irak, Rusya ve BAE (ve belki Libya) öne çıkıyor.
Ürün kompozisyonuna bakıldığında ise; ihracatımızın %65'i düşük ve orta-düşük teknolojili ürün. Bu durum yavaşlayan bir global konjonktürde TL'nin değerini öne çıkarıyor. Kurdaki son dönemde yaşanan değer kaybı hem işçilik maliyetlerinin yabancı para cinsinden aşağıya çekilmesi hem de daha düşük gelirli ülkelerle rekabet avantajı sağlayabilmek için fayda sağlayacak.