Değişen dinamikler
Küresel ekonomide FED’in kararıyla çıkış stratejileri 2014 beklentilerine yansıdığında, bir anda tüm dengeler nasıl da altüst oluverdi. Neden TARP ve TAF ile başlayan FED’in kurtarma süreci ABD ekonomisine istenilen ivmelenmeyi katamadı. Sürdürülebilir bir büyümeyi eski rayına oturtabilmekti. Bunu elde edebilmek geçmiş beş yıl kapsamında mümkün olamadı. Euro Bölgesi’ndeki anemik büyümenin orta vade için değiştirilemez bir gerçeğe dönüştüğü öğrenildiğinde, Asya’nın küresel ekonomide dengesel önemi de yükselmiş oldu. Çıkış senaryosu çanları bakın kimler için çalıyordu?
Sular çekildiğinde karıncalar balıkları ve yükseldiğindeyse balıklar karıncaları yemeyi bu kez de ihmal etmiyor. Avrupa bölgesi yüksek kamu borcu ve kontrolsüz bütçe açıklarıyla küresel ekonomik kırılganlığın merkezindedir. Küresel talebi etkileyen bir süreç üzerinde başta Çin olmak üzere tüm gelişen ülkeleri etkisi altına alıyor. Dış ticaret ve sermaye akımları yeni bir rotaya oturup değişimin rengini belirliyor.
Küreselleşme sonrasının sorun yumağı 2007 Ağustos kredi sıkışıklığında düğümlenmişti. Acil çözüm, likiditeye rahatlatmaktı. 1933’teki Rosevelt’in açılımı, 1970’deki esnek para sistemi tercihi dönemi sonrasının kirlerini temizlemeye çalışıyordu. 1970’lerde doları değersizleştirme mücadelesi hampetrol fiyatlarını 4 katına çıkarmıştı. Tüm dünyada üretim ve hizmetin girdisi petrol, enflasyon tetikçisi işlevini çalıştırmıştı. Bu kez aynı beklentiyle altın, 10 yıl ortalaması 600 dolar/Ons seviyesinin 3 katına kadar tırmanmıştı. Enflasyonda beklenen olmasa da; ABD Hazine Bonosu’nda, emtiada ve kısmen de hisse senetlerinde balonlar oluşturulmuştu. Küresel sistemik krizde geride bırakılmış 5 yıl, ABD ekonomisi için küresel sermaye girişlerine bağımlılığı artırmıştı. Bütçe açığı, kamu borç yükü, FED’in bilançosunda hormonlu büyümeyle birlikte gelişmişti. En önemlisi de hedeflenen bir kalıcı istihdam artışı elde edilememişti. Muhalefetten programa karşı görüşler, niceliksel gevşet meleri sonlandırma alternatifini ABD programına taşımıştı. Bernanke’de koltuğu teslim öncesinde buna giden ilk adımı atan tahvil alımlarını azaltmıştı. Tepki çok sert gelmişti. Çünkü balonlar hem kar realizasyonlarını hem de güvensizliği hortlatmıştı. Kriz yönetimi, şirket karlarında beklenen artışları elde etmiş olsa da, bu karları yatırıma taşıyacak sürecin olmaz olmazı güveni kaybedildiğini idrak edebilecek kadar piyasa dostuydu. Bernanke gerekirse tahvil alımlarına tekrar başlarız açıklamalarıyla bunu bir daha kanıtlamıştı.
Bizim gibi sermaye girişleri üzerinde yükselen ekonomilerde işler birden ters yüz edilmişti. Aslında Çarşamba’nın gelişini Perşembe’den öngörebilmek bizde faiz dışı fazlayı artırmak, kamu borç yükünü düşürmekle 2010 yılına dek oldukça başarılıydı. Ancak kamu harcamalarındaki artış bütçeye yük etmeden vergi artışlarıyla karşılandıkça toplumsal sancıların ekonomik tabanı oluşturulmuş oluyordu. Ölçü ve tartıyı bilmekle ilgili son dönemin yaşam felsefesi hatalarımıza ne güzel bir analoji uyuyor. Besin tüketiminde ölçü nedir bilmezler, tartılarını bilemezler. Tartılarını bilmezlerse sağlıklarındaki gerçek artıları bilemezler. İçinde bulunduğumuz şu ayın uzun, güneşli günleri bize en çok da zahmet rahmet denklemini hatırlatır. Öyleyse tasarruf, planlama doğrudan yatırımlar noktasında kilitlenmek, sadece ABD ekonomisine has bir düğüm değil, sermaye girişine aşırı hassas her ekonomi için kaçınılmaz bir sarsıntıdır. Öyleyse karınca ya da balık olmanın konjonktürel deviniminden öte bir şeyler yapmak, yönetim becerinde kazanılan bir nemadır ve bu dönemde en çok gereksinim duyulan da odur.