Değişen dinamikler değişiyor mu?

Şant MANUKYAN
Şant MANUKYAN Ekofobi [email protected]

Yılın ilk çeyreğinde herkesin üzerinde mutabık olduğu çekici gelişmiş piyasalar-çirkin gelişmekte olan piyasalar, kuvvetli Dolar- zayıf Euro, hızlı büyüyen Çin-hızlı yavaşlayan Çin, agresif FED- titrek ECB gibi denklemler aslında piyasaların son 4 yılda alıştığı dinamiklerin değiştiğine dair bir inancı simgeliyordu. Para artık gelişmekte olan ülkelerden çıkarak gelişmiş ülkelere gidiyordu. Tapering operasyonunu başlatan FED sayesinde dolar eve geri çağılıyor ve her bölge bundan sert bir şekilde etkileniyordu. ECB de FED’in çok önce geçtiği yollardan, yani agresif bir gevşemeden geçmek durumunda kalacaktır. Ancak bugün tüm bu dinamiklerin “sanki” yeniden değiştiğini ve başladığımız noktaya geldiğimizi görüyoruz. Gelişmekte olan piyasalara giriş başladı, FED tutanaklar üzerinden “sakın bizim ekonomik tahminlerimizi ciddiye almayın, sıkılaştırma yok” diyor, ECB ise ısrarla gevşeme gerektirecek bir durumun var olmadığının altını çiziyor. 

FED Tutanaklarında Yellen’in FOMC sonrası yaptığı açıklamada bulunmayan bir detay yoktu. Evet tutanaklar Yellen’in “ağzından kaçan” 6 aylık süre üzerinde bir ipucu barındırmıyor. Ancak bu böyle bir ihtimal olmadığı anlamına da gelmiyor. Netice itibarı ile bunu telaffuz eden kişi FED başkanı ve daha önce iletişim komitesinin başında bulunmuş birisi. Diğer FED üyelerinin de çeşitli konuşmalarında bu süreye katıldığını biliyoruz. Tutanakların daha ilginç kısmı FOMC üyelerinin kendi tahminlerinin fazla abartılmaması gerektiği yönündeki vurguları. Yellen de toplantı sonrası paylaşılan grafiklerde noktalarla sembolize edilen bu tahminlere fazla anlam yüklememek gerektiğini söylemişti. Ancak bu tahminlerin yol gösterici bir değeri yok ise paylaşılmasında amaç nedir söylemek zor. Tutanakların, tıpkı FOMC açıklamasında olduğu gibi, en önemli kısmı FED’in ileride faizleri yükseltse bile olması gereken seviyenin altında tutacağı açıklaması. Bu ABD’de ciddi balonlara neden olacak. 

Avrupa’ya geçtiğimizde ise aslında olağanüstü diyebileceğimiz bir haber görüyoruz. Yunanistan dört yıldan sonra 5 yıllık bir tahvil ihracı ile piyasaya dönüyor. Talep bu yazı yazıldığı sırada 20 milyar Euro idi. Ancak her şeyin normalleşmediğini bononun Yunan değil İngiliz kanunlarına göre ihraç edildiğinden anlıyoruz. Bu daha önceki iflastan ağzı yanan yatırımcıları çekmek için atılan bir adım. Ancak her durumda gelen talebe baktığımızda yatırımcıların gerçekten zayıf hafızalı olduğunu görüyoruz. Yine de çok olumlu bir haber. Peki Yunanistan piyasalara dönmek üzereyken ECB neden 1 trilyon euroluk bir QE açıklasın? Draghi nisan ayı enfl asyonu zayıf geldiği taktirde harekete geçecektir. Ancak net olarak söylediği ilk başta standart önlemlerin kullanılacağı. QE ise ikinci aşamada gelecektir. Avrupa, ABD’nin aksine sermaye piyasaları üzerinden değil banka kredileri üzerinden yatırımı tercih eden bir bölge. Bu nedenle ECB de bu kanalı açmaya çalışıyor. Avrupa’da ABD tarzı bir federal bono olmadığından şayet tahvil alımı yapılacaksa GDP ağırlıklı yapılacak ve en fazla Alman bonosu alınacaktır. Buna Almanların tepkisini tahmin edersiniz. Diğer bir alternatif varlığa dayalı (ABS) menkulleri satın almak. Ancak bu piyasanın da büyüklüğü 550 milyar Euro civarında. Ve çok ufak bir kısmı küçük ve orta boy işletmelere ait. Kısacası QE konusu çok detaylandırılmadan yapılacak bir konu değil. Önce enfl asyonun gidişatını görmemiz gerekiyor. 

Peki gelişmekte olan ülkelerle ilgili kaygılar bitti mi? Örneğin alt yapısı çok zayıf ve ekonomisi emtia dalgalanmalarına karşı savunmasız Brezilya 3 ay içinde bu sorunu çözdü mü? Çin üç ay içinde yatırım bazlı büyümeden tüketim bazlı büyümeye mi geçti? Yani kırılgan kimse kalmadı mı? Elbette hayır. Söz konusu ülkelere fon girişi gerçek olmakla beraber bu para konjonktürde büyük bir değişiklikten ziyade sadece aşırılıktan faydalanmak için harekete geçmiş durumda. Global ekonomi halen büyük dengesizlikler barındırıyor ve bu dengesizliklerin dengeye dönüşmesi pek çok bölgede daha yavaş büyüme, daha fazla işsizlik ve ABD’ye oranla daha kötü bir borsa performansı olarak vücut bulacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dijital Paraya Geçiş 27 Eylül 2019
ECB’nin alternatifleri 26 Temmuz 2019