Değerli Konut Vergisi Anayasa’ya aykırı mı? (II)
Geçen haftaki yazımda, Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) farklı olarak (AYM t.18.05.2023, E.2020/11 ve E.2020/42) değerli konut vergisinin (DKV) Anayasa’ya aykırı olduğu düşüncesinde olduğumu belirtmiş ve DKV’nin emlak vergisinden (EV) farklı bir vergi olmadığı, verginin mali güçle orantılı olması ilkesine aykırı olduğuyla ilgili açıklamalarda bulunmuştum.
Bugünkü yazımda, DKV’nin mülkiyet hakkını niçin Anayasa md.13’e aykırı şekilde sınırlandırdığı yönündeki değerlendirmemle ilgili bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
1.Ülkemiz sisteminde vergi, “kamu giderlerini karşılamak amacıyla” alınabilir; buna karşılık DKV esasen sosyal amaçlı bir vergidir:
DKV bir servet vergisidir ve servet üzerinden alınan vergilerin ana amacı, toplumda servetin yeniden dağıtılmasına hizmet etmektir. Ancak, neticede DKV yoluyla gelir elde edildiğinden, belli ölçüde kamu giderlerini karşılama amacı da mevcuttur.
2.DKV, değerli konutun geliri üzerinden değil, bizzat kendisi üzerinden alınmaktadır. Yani, aslında değerli konutun “özü” vergilendirilmektedir:
Servet üzerinden elde edilen gelir, gelir üzerinden alınan vergilerin (örn. gelir vergisi) konusudur. Mükelleflerin, DKV’yi, -hatta üzerinden gelir vergisi ya da kurumlar vergisi alınmış-gelirleriyle ödemesi, DKV’nin aslında değerli konutun özünü vergilendirdiği gerçeğini değiştirmez. Bir servet vergisi ne kadar yüksek olur ve mükellefin diğer gelirleriyle ödenemez olursa (örn., ödenebilmesi için o servetin tamamen ya da kısmen elden çıkartılmasını/satılmasını gerektiren bir servet vergisi), o kadar mülkiyetin özüne dokunmuş olur. Bu nedenle, servet vergisi oranlarının her zaman düşük olması gerekir. Sosyal amaç, mülkiyet hakkının korumasız kalmasına yol açamaz.
Değerli konutlar, aynı zamanda EV’nin de (/ bina vergisi) konusudurlar. Emlak Vergisi Kanunu md.8, f.1 gereğince, bina vergisinin oranı meskenlerde binde bir, 5216 sayılı Kanunun uygulandığı büyük şehir belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde binde ikidir. DKV’de ise, artan oranlı tarife söz konusudur: DKV konusu meskenin değerine göre binde üç, binde altı ve binde on şeklinde üç basamaklı bir tarife yapısı vardır. Dolayısıyla, binde ikilik EV üzerine DKV geldiğinde, taşınmazın değerine göre toplam oran binde 5 ile binde on iki arasında değişmektedir. Bu oranlar, somut olayın özelliklerine göre kimi istisnalar dışarıda bırakıldığında, mülkiyet hakkının özüne dokunan oranlar değildir. Bu nedenle, görüşümce, DKV’nin mülkiyet hakkının özüne dokunduğu kabul edilemez.
3.DKV, mülkiyet hakkını ölçülülük ilkesine aykırı şekilde sınırlandırmaktadır:
Ölçülülük ilkesi gereğince, halihazırda EV konusu bir meskeni DKV’ye tabi tutarak mülkiyet hakkını mükerrer vergi ile sınırlandırmanın, DKV ile takip edilen amaca ulaşmaya uygun (/elverişli), bu amaca ulaşmak için kullanılabilecek araçlar arasından mülkiyet hakkını en az sınırlandıranı (gerekli) ve amaçla orantılı bir ilişki içinde olması gerekir.
Mülkiyet hakkının özüne dokunma yasağı nedeniyle servet vergisinin oranının son derece düşük olması zorunluluğu, sadece servet vergisi yoluyla elde edilen kamu gelirinin düşük olmasına yol açmaz, aynı zamanda ulaşılmak istenen sosyal amacın da (/serveti toplumda yeniden dağıtmak) etkisini azaltır. Bu nedenle DKV, hem fiskal hem de sosyal amaca tamamen değil, sınırlı ölçüde ulaşmaya elverişli bir araçtır.
DKV, kamu geliri elde etme ile serveti toplumda yeniden dağıtma amaçlarına ulaşmak için kullanılabilecek araçlar arasından mülkiyet hakkını en az sınırlandıran (/gerekli) araç değildir. Çünkü, üzerinden servet vergisi alınabilecek pekçok başka servet unsuru bulunmaktadır. “Değerli konut” üzerinden iki defa vergi almak yerine, hiç servet vergisi konusu yapılmamış diğer araçlara yönelmek gerekir.
DKV ile ulaşılmak istenen amaçlarla DKV arasındaki ilişkiye gelince, bu konuda iki noktada orantısızlık söz konusudur:
(i)DKV konusu konutun, mükellef tarafından kullanılıp kullanılmadığı dikkate alınmamaktadır. Mevcut sistemde, bir kişinin Türkiye sınırları içinde birden fazla mesken nitelikli taşınmazı varsa, sadece en düşük değerli mesken nitelikli tek taşınmazı DKV’den istisna edilmiştir.
(ii) DKV’ye tabi konutlar, 2023 yılı bakımından vergi değeri 9.967.000 TL üzerinde olan taşınmazlardır. Enflasyonun uzun süredir en az %65 olduğu enflasyonist bir ortamda, pek çok konutun değeri 9.967.000 TL’nin üzerine çıkmış ve DKV’ye tabi olmuşlardır. Dolayısıyla, DKV’nin getirilmesindeki “değerli”lik niteliği, artık işlevini kaybetmiştir.
AYM’nin t.23.07.2003 ve E.2003/48 sayılı kararında da belirtildiği üzere, vergi yükünün dengeli, adil, ölçülü ve eşit dağıtılması gerekir.