Değerlerimize sahip çıkmalıyız
Uçuk bir konu
Bugünkü konumuz biraz uçuk. Değerlerden, değerler sisteminden söz edeceğiz. Neden uçuk derseniz, bu devirde değerlerden söz etmek biraz acayip oluyor. Çünkü ülkenin dik duruşu çalınmış gibi. Sanki bir büyük organ kaçakçılığı var ülkede Birileri kişilerin, kurumların belkemiğini çalmış ve çalmaya devam ediyor. İlkesiz, biçimsiz, kişiliksiz bir insan grubu haline geliyoruz gibi geliyor bana. Değerlerin çizdiği kırmızı çizgiler, önce pembeleşiyor, sonra kayboluyor.
Bakıyorum bugün en geçerli olan şey kıvraklık ve esneklik (!). Göz boyama, iki ayağın üstünde kırk yalan söyleme, rüzgar gülü gibi davranma geçerli beceriler. Söylenenin ve yapılanın resimleri üst üste çakışmıyor. En kutsal değerler biçimsel gösterişlere dönüşmüş durumda.
Ama bütün bunlara rağmen, Müslüman mahallesinde salyangoz satacağım. Değerlerden söz edeceğim. Bunda da odak noktamız şirketler olacak.
Değerler sistemi
Değerler, davranışlara yön veren ilkelerdir. Değerler cümlesine "değerler sistemi" denir. Değerler sistemi davranışlarımıza, eylemlerimize kısıtlar koyar. Değerler sisteminiz var demek, bu değerlere aykırı hareket edemez, buradaki değerlerle bağdaşmayan davranışlar gösteremezsiniz. demektir. Bu durum kişiler için de geçerlidir, şirketler için de, kurumlar için de. Değerler, dürüstlük ve saygı gibi evrensel değerler olabileceği gibi, sadece o kuruluşa özgü değerler de olabilir. Değerlerin yazılı olması veya yazılı olmaması önemli değildir. Önemli olan, bu değerlerin varlığı ve bu değerlere göre hareket edilmesidir. Değerler sistemi, davranışlara tutarlılık getirir. Kişiye, şirkete veya kuruma kişilik kazandıran bu tutarlı davranışlardır.
Öz-söz-eylem üçlüsü
Bu ülkede yüzeyselliği çok seviyoruz. İşin özüne girmeden, sadece gösteriş kısmını alıp uygulamak kolayımıza geliyor. Öte yandan çevremizdeki akımlara da çabuk adapte oluyoruz. Şimdi bazı patronlar "Başkalarında var, bizde de olsun" mantığı ile değerlerden söz etmeye başladı. Değerlerimiz adı altında bazı kavramları şirketlerinin web sitelerine koyuyor, duvarlarına asıyor ve yıllık faaliyet raporlarına yazıyorlar. Ama bu değerler adeta birer mezar taşı gibi; canları yok.. Bakıyorsunuz şirkette kimse bu değerleri takmıyor. Çünkü başta patron bu sisteme inanmıyor; ele veriyor talkını, kendi yutuyor salkımı.
Değerler sisteminin oturması için önce o kuruluşun, o şirketin en başındaki kişinin veya kişilerin buna inanması gerekir. İnanmak da yetmez, davranışlarla bunun kanıtlanması gerekir. Hedefin vurulması için "gez-göz-arpacık" aynı çizgi üstünde olmalı derler. Değerler sisteminin oturması için de "öz-söz-eylem" üçlüsünün aynı çizgi üstünde olması gerekir. Eğer söz, özden çıkmamışsa, eylem ve söz ayrı düzlemlerde kalır.
Değerler sistemi nasıl oturur?
Uygulamada karşılaşılan diğer bir durum ise şöyledir: Yönetim ya da patronun bir değerler sistemi vardır. Yönetim, bu değerler sisteminin şirkete egemen olmasını, sistemin oturmasını istemektedir. Ama sadece yöneticilerin değerler sistemine inanması ve bunun geçerli olmasını istemesi yetmez. Tüm çalışanların buna inanması ve uygulaması gerekir. Değerler ancak tüm çalışanlarca hayata geçirilirse şirket için bir anlam taşır. Peki bu nasıl sağlanır?
Değerler sistemindeki değerler tek tek ele alınarak işlenmelidir. Eğer bu değerlere göre hareket edilirse bunun kişilere ve şirkete katkısı anlatılmalıdır. Öte yandan, eğer bu değerlere göre hareket edilmezse kişilere ve şirkete olacak zararları da çok iyi biçimde anlatılmalıdır. Bilmek ve anlamaktan sonraki aşama bu değerlere inanmaktır. Değerler, kişilerin özüne işlenmelidir. Bu değerlerin önemine ve değerine inandırılmalıdır. Değerler sistemine uygun çarpıcı örnek davranışlar ödüllendirilmeli, aykırı davranışlar ise şiddetle cezalandırılmalıdır.
Sonuç
Kişilerin insan gibi insan, kurumların kurum gibi kurum, ulusların ulus gibi ulus olması gerekir. Bu kişiliği oluşturacak olan da değerler sistemidir. Değerlerimize sahip çıkmalıyız.