Deflasyon, Reflasyon, Re-enflasyon?
Murat BERK-Yapı Kredi Yatırım
Yılın başlarından bu yana sıkça bahsettiğimiz reflasyon teması geçen haftanın sonlarına doğru tahmin ettiğimiz bir kanaldan (dolardan) baskı ile karşılaştı.
Hatırlatmak gerekirse, en basitleştirilmiş ve güncel ortama uygun haliyle, yatırım teması olarak reflasyon (bizce) ABD dolarının değer kaybıyla birlikte, hisse senedi ve emtiya piyasalarının eşzamanlı olarak yükselmesi şeklinde özetlenebilir.
Reflasyon temasının geçerli yatırım teması olarak deflasyonun yerini almasını sağlayan etkenlerden biri de dünya çapında verilerin, ekonomilerinin dip yapmış olabileceğine dair sinyaller vermeye başlamış olmasıydı.
Örneğin güven endeksleri, öncü göstergeler, PMI gibi veriler, dünyanın çoğu ülkesinde üretim ve hizmet sektörlerinin dip yapmış olabileceğinin sinyallerini aylar önce vermeye başlamıştı. Aralarında TCMB Reel Kesim Güven Endeksi (ki Mayıs'ta kritik 100 seviyesine yaklaştı) de olan bazı verilerin Türkiye için de bu görünümü sinyallediğini de belirtelim.
Her ne kadar çoğu ekonomik gösterge, ekonomilerdeki toparlanmanın V şeklinden ziyade, U tipi olacağını düşündürüyorsa da bazı işaretler piyasalarda bir sonraki küresel yatırım temasının enflasyon korkuları kaynaklı olabileceğini düşündürüyor.
Gevşek mali ve parasal politikaların etkisi ve stok eritme döneminin geride kalması sonucu, üreticilerin reaksiyonunun fiyat artışı yönünde olacağı ve bunun enflasyonu tahmin edilenden çok önce bir tehdide (re-enflasyon) dönüştüreceği şeklinde bazı görüşler daha fazla taraftar toplamaya başlıyor gibi bir izlenim edindiğimi belirtmeliyim. Özellikle portföy yöneticilerinin performansının (toplamda ve ortalamada) kötü olduğu ve küresel yatırım teması kıtlığı yaşandığı dönemlerde bu argümanların ilerleyen dönemde yatırımcı nezdinde daha fazla kabul görmesi de olası. Fakat bu argümanlarda bizce eksik olabilecek noktalarından biri, üretim ve istihdamda sert düşüşler ile oluşan atıl kapasite ve talebin uzunca bir süre zayıf kalabileceği olasılığı.
Bu bağlamda, daha önce de bahsettiğimiz gibi, piyasalarda hangi küresel makro temaların kabul gördüğünü, daha önemlisi bir sonraki temanın ne olabileceğini kestirmek oldukça önemli. Örneğin, dünyada ve özellikle de ABD'de tahvil faizlerindeki yükselişin ardında kısmen artan enflasyon beklentilerin olduğu ve yukarda bahsettiğimiz re-enflasyon tehdidi algılamasının bir öncü göstergesi olabileceği ihtimali bizce dikkate alınmalı.
Burada belki de akılda tutulması gereken, bir yatırım temasının belirli bir süre piyasada kabul görmesinin illaki küresel ekonominin uzun vadeli temellerinde ciddi bir görünüm değişikliği gerektirmemesidir.