Defansta olmak lazım
Şevket KERESTECİ / Finansinvest
Avrupa'da borç krizi ve çözüm arayışları hareketli bir gündem eşliğinde sürüyor. Zaman zaman aşırı karamsarlık ve sert satışlar görülen piyasalarda, zaman zaman ise çözüm arayışlarının sonuç vereceği algısı ile tepki alımları gelmekte. Örneğin son iki gündür Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSF) büyütüleceği, bankalara yeni sermaye konacağı ve sorunlu varlıklarını rahatlatma amaçlı ABD'deki TARP programına benzer bir yapının kurulacağı, altyapı projelerini finanse eden ve EFSF'den farklı olarak ECB fonlarına erişimi olan Avrupa Yatırım Bankası'nın (EIB) ülke tahvillerinden alacağı beklentileri fiyatlanıyor. Bununla beraber, henüz somut ve kalıcılığı konusunda yatırımcıları ikna eden bir plan oluşturlamamış olması ve Avrupa'da politik / bürokratik yapının süreçlerin ağır ilerlemesine neden olması, kısa sürede çözüm beklentilerini azaltıyor. Bu nedenle, varlık fiyatlarının hâlâ sert dalgalanmalar sergilediğini ve volatilitenin istikrar beklentisindeki yatırımcıları olumsuz etkilediğini görüyoruz. ABD'de ise Fed tarafından uzun sürebilecek bir ekonomik zayıflığa güçlü bir vurgu yapılması küresel ekonomileri risk altında bırakıyor.Yurtiçine baktığımızda, Türkiye'nin makro parametrelerinde beklenen ve kısmen gerçekleşen iyileşmeye ve bunun son bir buçuk ayda yurtdışına göreceli olarak getirdiği güçlü performansa rağmen dış piyasalarda olası bir kriz fiyatlamasına karşı kırılganlığımızın sürdüğünü düşünüyoruz. Türk varlıklarının orta-uzun vadeli olumlu görüntüsüne rağmen, dış belirsizliklerin yüksek dozda sürmesi nedeniyle genel yatırım ortamına ilişkin öngörülebilirliğin istikrar kazandığı bir döneme kadar defansa çekilmeyi daha uygun buluyoruz. FT'ye göre, bölge içindeki bu keskin ayrışma, Atina'nın fonlama ihtiyaçlarının zannedildiğinden daha fazla olduğunun ortaya çıkmaya başladığı 2 ay öncesinden başladı. Temmuz ayında elinde Yunan tahvili bulunduran özel sektör kreditörleri ile zorlu görüşmeler sonucu bir anlaşmaya varılmıştı. Bu anlaşmaya göre, özel sektör Yunanistan tahvillerindeki alacaklarından %21 kadar kesintiye razı olmuştu. Ancak başta Almanya ve Hollanda olmak üzere bazı ülkeler bankaların daha fazla zararı üstlenmelerini talep etmeye başladı.Bir kampta Almanya ve Hollanda bulunurken, karşı kampta da Fransa ile Avrupa Merkez Bankası bulunuyor ve bankaların daha fazla sorunlu tahvili yüklenmesi fikrine karşı çıkıyor. Bu tip bir anlaşmanın elinde Yunan ve diğer sorunlu ülke varlıklarından bulunduran Avrupa bankaları genelinde yeni bir satış dalgasını tetiklemesinden endişe ediliyor.Özellikle Fransız bankaları geçtiğimiz haftalarda gelen kredi notu indirimlerinin ardından sert satışlar görmüştü. Euro Bölgesi liderlerinin 440 milyar euroluk EFSF kurtarma fonunu büyüteceği haberleri ise banka hisselerine güçlü alımları geri getirmişti. Euro Bölgesi için kritik önemde kabul edilen EFSF Fonu'nun yetkilerinin genişletilmesine ilişkin oylamaların Almanya'da yapılacak bugünkü en kritik ayağı öncesinde küresel piyasalar güne temkinli başladı. Almanya'dan öğlen saatlerinde EVET oyunun çıkmasına kesin gözüyle bakılırken, gözler daha çok Merkel'in iktidar milletvekillerinde ne kadar fire vereceğinde olacak. 19 milletvekilinden fazla fire olursa, yasa tasarısı muhalefet desteğiyle geçmiş olacak. Bu da Merkel'in son dönemde ülkede hasar görmeye başlayan politik gücüne dönük bir darbe daha teşkil edebilecek. Dış piyasaların Almanya'dan gelecek haberleri beklerken güçlü manevralar yapmaktan çekindiği ilk seansta İMKB'nin dünkü pozitif ayrışması bugün de devam etti. S&P dışındaki kredi derecelendirme kuruluşlarından yeni bir not artırımının gelebileceği söylentisi ile Ulusal-100 Endeksi ilk seansta 60 bin puan seviyesini kırdı ve yüzde 1,7 yükseldi.
TL hafif değer kazandı. Merkez Bankası Başkanı 'nın Çarşamba günü yaptığı açıklamalarının ardından Merkez'in dolar satış ihalelerini artıracağı beklentisi ile TL daha fazla zayıflamıyor; ancak dolar kuru halen kritik 1,85 direncinin üzerinde, 1,8550 civarında seyrediyor.