De Larosière raporu

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Jacques de Larosière eski IMF başkanı, eski Avrupa İmar ve Kalkınma bankası başkanı, BNP ve Fransa Hazine danışmanı vb pek çok önemli görevde bulunmuş, soylu bir aileden gelen 81 yaşında bir kamu görevlisi. Fakat hala aktif ve 2009 şubat ayında çıkan Larosière Raporu AB'nin yeni dönemde yapması gereken düzenlemeler konusunda çok önemli bir doküman. Larosière 17 haziran Roma LTIC (Uzun Vadeli Yatırımcılar Kulübü) toplantısında raporun ana vizyonunu da içeren bir konuşma yapmış bulunuyor. Tezler şöyle: (i) ABD tüketiminin gelecekte de Asya tarafından finanse edilmesi sürdürülemez; dolayısıyla gelişmekte olan ve dış ticaret fazlası veren ülkelerde büyüme stratejisi zamanla değişerek iç pazara odaklanmalıdır. (ii) Likidite bolluğu ve düşük faiz ortamına geri dönülemez. Geçmişte Taylor Kuralı'nın ima ettiği seviyenin hayli altında gezinen uzun vadeli düşük faizler uzun dönemli yatırımları canlandırmadı, tam tersine mortgage hariç o dönemde kısa süreli varlıklara ilgi daha fazla oldu. (iii) Avrupa'da mali konsolidasyon, bütçe açıklarının kademeli olarak kapanması ve "crowding out" etkisinin sonlanması gerekiyor. Bunlar ana tezler veya temel varsayımlar. Ancak asıl katkı düzenlemeye yönelik somut önerilerde yatıyor.

Regülasyon değişecektir. Finansmana borç/özkaynak olarak bakarsak, geçmişte borç tarafına sağlanan vergi avantajları kaldırılmalıdır. IAS (uluslararası muhasebe standartları) muhasebe felsefesi hatalıdır: Alım-satım amaçlı faaliyetler ve yatırım bankaları için geçerli olan kurallar uzun dönemli yatırımcıya uygulanamaz. Şirket sermayelerine uzun dönemli iştiraklerde piyasa değerlerine göre muhasebeleştirme (marked-to-market, MTM) piyasa dalgalanmalarını hem bilançoya, hem gelir tablosuna derhal taşıdığı için uygulanmamalıdır. Piyasa volatilitesi ancak kısa vadeli yatırımlar söz konusu olunca bilançoya yansıtılmalı.

Başka neler yanlıştır? IAS (a) varlık ve yükümlülükleri ayrı ayrı değerlendirmektedir ve bu yanlıştır. Vade uyumuna bakılmalıdır. (b) MTM fazlasıyla yaygın uygulanmıştır. SOLVENCY II likidite kaygısını çok fazla öne çıkarmıştır. (c) 1-yıllık VAR (riske maruz değer) yaklaşımı hatalıdır. (d) MTM veya "acquisition value" olmaz: değerleme "equivalent value" ile yapılmalıdır. Yani, varlıklar yükümlülüklerin vadesinin geldiği tarihteki değerlerine göre değerlendirilmelidir.

Uzun vadeli finansmana hem gelişmiş, hem gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacı var ve bu fonlar için sert bir rekabet yaşanacak. Avrupa'da büyüme sermaye maliyetine çok hassas. Ağırlıklı sermaye maliyeti (WACC) yükselecek ve OECD ortalamasında WACC artışı nedeniyle potansiyel büyüme 2-3% aşağı gelecek, sermaye-işgücü oranı düşecek ve verimlilik azalacak. Bu durumda uzun vadeli yatırımlara ve yatırımcılara teşvik sağlanmalı ve regülasyonun da bu yönde değişmesi gerekiyor. Düzenleme aşırıya kaçmamalı ve karmaşık olmamalı. Bankalara çok fazla rasyoyu tutturma yükümlülüğü getirilmemeli. Kurallar az ve öz olmalı. PE'lere (private equity) fazla yüklenilmemeli çünkü özel sermaye (PE) ve risk sermayesi (venture capital) fonları AB'de KOBİleri destekleyen en önemli kaynaklar arasında. Sigortacılık uzun dönemli varlıklara yatırım yapan ve uzun dönemli riskleri taşıyan bir alandır. Regülasyon, şokları absorbe edecek olan bu şirketlere göre tanımlanmalı.

İş çevriminin sadece tepe ve dip noktalarına göre değil, tamamına göre nötr bir sermaye yeterliliği kavramı oluşmalı ve minimum sermaye yeterliliğinin üzerinde bir rezerv sermaye yeterliliği payı bırakılmalı ("buffer capital" + hard minimum CAR). Karşılıklar dinamik olarak ayrılmalı; yani kar edildiğinde karşılık ayrılmalı ve hazır beklenmeli. Varlıkları ele alırken counterparty riski, yapısal ürünlerin şeffaflığı, vade riski vb konulara da bakılacak: varlık kalitesi öne çıkacak. MTM gözden geçirilmeli: likit olmayan piyasalar için ortak yöntem bulunmalı. Öngörüye göre rating ajanslarının önemi azalacak, iç rating öne çıkacak. Buna paralel olarak risk yöneticileri bankalarda üst düzey pozisyonlara getirilmeli. AB üyesi ülkelerin hepsinde eşdeğer gözetim sağlanmalı.  Tezgah üstü ürünler basitleşmeli ve standartlaşmalı. AB'de CDSler için bir "clearing house" oluşturulacak. Yatırım bankalarından seküritize ettikleri varlıkların sigortalanmamış bölümünün belli bir oranını vadeye kadar bilançolarında tutmaları istenmeli. Düzenleme AB ölçeğinde homojen olmalı: temel standartlar aynı fakat üye ülkeler ek standartlar da koyabilmeli. Mevduat garantisi AB ölçeğinde aynı olmalı; bir AB havuzu oluşturulmalı ve mevduat garanti fonu gibi işlemeli. Ayrıca devlet garantisi verilmeli.

ESRC (European Systemic Risk Council) oluşturulmalı ve ECB Başkanına bağlı çalışmalı. ESFS (European System of Financial Supervisors)  altında EBA, EIA, ESA ve tam özerklik, otonom bütçe verilmeli. Risk uyarı sistemi, ESRC'ye bağlı olacak ve gerekirse IMF'ye başvuracak. CESR (Commission of European Securities Regulators) güçlendirilmeli.

Basel III çerçevesinde, Bank of Spain kararlarında ve İngiltere'de yankısını bulan, AB yazışma ve raporlarında da ağırlığını hissettirmeye başlayan öneriler söz konusu. Bu görüş Almanya etrafında çekirdek 5-6 ülkeden oluşan bir Euro alanı değil, mevcut haliyle geniş bir Euro alanı vizyonu üzerine kurulu ve düzenlemeler yoluyla AB'nin tam bir mali işbirliği ve birlik haline gelmesini amaçlıyor .

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019