Dava süresi
Ekonominin temel ve gerçek parametreleri olan üretimde, ticarette, Ar-Ge’de, ihracatta, “1 saatlik zaman maliyeti” dahi ciddi bir ‘rekabet avantajı’ sağlayabiliyor…
Hukuki öngörülebilirlik, güvenlik, beklentiler de rekabeti etkileyen ve ‘yatırım iklimi’ sağlayan parametreler arasında başı çekiyor…
* * *
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, yargıdaki gelişmeleri anlatırken, ekonomiyle de ilişki kurdu:
“DÜNYA gazetesini takip edenler bilir.
Ekonomi hayatı aslında hukuk hayatı ile iç içedir.
Hukuki öngörülebilirlik ve güvence yoksa kimse yatırım yapmaz.
Yani bir ülkenin ekonomik gelişimi hukuki gelişimine bağlı.
Örneğin, uzun süren ticari davaları da yatırımın önündeki engel olarak görüyoruz.
Dava sürelerini kısaltmak için nicelikten, niteliğe (reforma) kadar gerekli her adımı atmaya başladık.”
* * *
İş ve ticaret davaları, adli personel tarafından ‘en hızlı sonuçlanan davalar’ olarak nitelendiriliyordu…
Buna rağmen, Yargıtay aşamasıyla birlikte, 5 yıl devam eden ‘iş ve ticaret davaları’ bulunuyordu…
İş hayatı için ‘1 saat’ dahi önemliyken, 1 yılda sonuçlanan davalara dahi, “çabuk sonuç alındı” gözüyle bakılıyordu…
Süredeki uzama…
Davayı yürüten hakimin inisiyatifi, mahkemenin iş yoğunluğu gibi nedenlere bağlanıyordu…
Yanı sıra…
Süre konusunda denetim, sorgulama ve yaptırım mekanizmasının bulunmamasının, ‘keyfi uzatımlarda’ etkili olduğu, ifade ediliyordu…
* * *
Adalet Bakanlığı tarafından başlatılan ‘hedef süre’ uygulaması, dava sürelerini yüzde 70’e yakın oranda kısaltacağa benziyor…
Ve, iş davaları için uygulanan arabuluculuk mekanizmasının, geçtiğimiz haftadan itibaren ‘ticari davalarda’ da başlamış olması, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacağa benziyor…
* * *
Neden, ‘benziyor’?
Doğrudur, Adalet Bakanlığı ciddi bir çalışma yapmıştır…
Bakan Addulhamit Gül, samimiyetle daha adil, daha güvenilir, daha öngörülebilir ve zamanında bir yargılama istediklerini, sadece sohbetimizde değil, sıklıkla dile getiriyor…
Bu hedef için atılan adımlara; hakim ve savcı sayısının 14.7 binden 19.5 bine çıkarıldığına; arabuluculuk sisteminin oturmaya başladığına; yargıda reform çalışmalarının, toplumun her kesiminden alınacak görüşlerle şekilleneceğine dikkat çekiyor…
Ancak…
Örneğin, bir iş davası…
Diyelim ki, hakim, davayı 1 haftada bitirmek istiyor…
Ve Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan (SGK) bilgi belge evrak istiyor…
Sıkıntılar burada başlıyor…
Evrakın, SGK’den mahkemeye gelme süresinin 5-6 ayı bulduğuna dair hakim iddiaları bulunuyor…
Cevap verilmeyen isteklere, hakimin, ‘Tekiden’ yani “Bilgi ve belgeyi göndermezsen, savcılığa suç duyurusunda bulunuruz” şeklindeki ikinci isteğine dahi, zorla yanıt verildiği dile getiriliyor…
Bilgi ve belgenin eksik, yanlış gelmesi; farklı bilgi ve belgeye ihtiyaç duyulması gibi olasılıklar ise süreyi zaten en az 1 yıl uzatıyor…
Yani…
Yargı sürelerinin kısalması için Adalet Bakanlığı personelinin yanı sıra tüm bakanlıkların, bürokrasinin, kurum ve kuruluşların elini taşın altına koyması, gerekli mevzuat çalışmasını Adalet Bakanlığı ile işbirliği içinde tamamlaması ve işlemleri hızlandırması gerekiyor…
Sadece yargı süresinin kısalması için mi? Hayır… Yargıya güvenin artması için de sadece Adalet Bakanlığı’nın değil, tepeden tırnağa tüm kişi, kurum ve kuruluşların, kanunsuzluktan/müdahaleden uzak durması bekleniyor…
(Mahkemelerdeki iş yükünü azaltıp, diğer davaları hızlandıracak; kaybedeni olmayan; davalı ve davacı olmak üzere iki tarafın da kazanacağı; bu nedenle çalışma barışını da getirecek arabuluculuk sisteminin getirisini sonraki yazıda anlatacağım.)