Dava partilerine değil, etkin muhafelet partisine ihtiyaç var
Siyasi partileri tanımlarken, bu örgütlerin iktidara gelmeyi hedefl edikleri belirtilir. Demokrasilerde iktidara gelmenin yolu oyların çoğunluğunu kazanmaktır. Pekiyi, çok sayıda grubun var olduğu ve çıkarların farklılaştığı toplumlarda gerekli çoğunluk nasıl sağlanacaktır? Tabii ki, grupların uzlaşması ve çoğunluğu oluşturan koalisyonlar kurması yoluyla. Her siyasi parti iktidara için bir seçmen koalisyon oluşturmayı arzulamayabilir. Bazı partiler için kendi doğru bildiklerini savunmak iktidara gelmekten daha önemlidir. Literatürde, bunlara misyon partileri, ya da Türkçeleştirirsek, “dava” partileri deniliyor. Dava partileri açısından önemli olan seçmen sayısını arttırarak iktidara gelmek değil, davaya inanan kişilerin sayısını arttırmaktır.
Demokrasiyle yönetilen toplumlarda, iktidara talip olan partiler seçimi kazanacak bir seçmen koalisyonu oluşturmaya çalışırlar. Başarılı koalisyonlar oluşturmanın olmazsa olmaz koşulu uzlaşabilmektir. Uzlaşmak, bir siyasi partinin istediklerinden bir kısmını gerçekleştirebilmesi, bazı hedefl erine ulaşabilmesi için, diğer bazılarından vazgeçmesi ya da istediklerinin tamamını elde etmek yerine, bunları kısmen elde etmeye rıza göstermesi demektir. Tabii, her partide uzlaşmaktan yana olmayanlar, kendilerince tamamen doğru olan düşüncelerinden fedakarlık yapmak istemeyenler ya da herhangi somut bir durumdaki varılan uzlaşma koşullarını beğenmeyenler olabilir. Bunlar parti içinde bir kanat oluştururlar. Bazen de, kendi doğrularını savunan küçük partiler kurmaya da yönelebilirler. İster kanat oluştursunlar, ister parti kursunlar, “dava” adamlarının davranış kalıpları aynıdır. Onlar için uzlaşmak, doğru yoldan ayrılmak, davadan vazgeçmek, aslını terk etmektir.
Bu konulara girmemin nedeninin akademik olmadığını herhalde tahmin ettiniz. Cumhurbaşkanı seçimleri sonrasında CHP’nde bir fırtına kopuyor. Görebildiğim kadarıyla kavga kendilerine dava adamları görüntüsü veren ufak bir grupla, partiyi demokrasilerde seçim kazanarak iktidar olmaya odaklanmış pragmatik bir sosyal demokrat partiye dönüştürmeye çalışan lider arasında. Ülkemizde demokrasiye geçildikten sonra CHP’nin dava partisi mi, yoksa demokratik rekabete göre şekillenen bir parti mi olduğu tartışması hiç dinmemiştir. Sonuç ortadadır. İktidar daha çok bir özlem olarak kalmış, parti bir dönem parlamentoya temsilci dahi sokamamıştır. Sayın Kılıçdaroğlu partisini demokratik sistemle daha uyumlu hale getirmek konusunda gayret gösteriyor. Sayın İhsanoğlu’nu aday göstererek tarihi bir uzlaşma örneği vermiştir. Kamuoyu önünde parti yönetimine çatan “dava” adamlarının partilerine veya demokrasiye hizmet ettiklerinden emin değilim. Türk demokrasisinin küçük dava partilerine değil büyük, etkin bir muhalefet partisine ihtiyacı var.