Darbe girişimi sonrası ekonomi
Türkiye 15 Temmuz darbe girişimini engelleyerek büyük bir badire atlattı. Darbeyi benim gibi 78 kuşağından olanlar iyi bilir. Çünkü 12 Eylül’ü yaşadılar. Darbe girişimi ülkede kırılgan olan siyasi yapılanmayı daha da istikrarsız hale getirdi. Doğal olarak makro ekonomideki riskler de arttı. Bu riskler birkaç günde atlatılamayacak. Çünkü 15 Temmuz öncesi de ekonomide sorunlar vardı.
Önce 15 Temmuz öncesi ekonomide nerede idik, bir bakalım.
-Türkiye ekonomisi darbe girişimi öncesinde de likidite sorunu yaşıyordu. Bu durum bankacılık sektörü tarafından kısık sesle de olsa dile getiriliyordu.
-Diğer yandan cari açığın azalmaya başlamasına rağmen döviz riski de giderek artıyordu.
-Türkiye’de cari açığın azalmasında etkili olan ana etmen petrol fiyatlarındaki düşüştür. 2016 yılında cari açığın finansman kaynağı kısa vadeli sermaye hareketlerine kaymıştı. Nitekim 2016 yılının Ocak-Mayıs döneminde gerçekleşen 13 milyar 679 milyon dolarlık cari açığın 7 milyar 56 milyon doları borç senetleri (bunun 4 milyar 713 milyon dolara DİBS kaynaklı) ile finanse edilmişti. İkinci önemli finansman kaynağı 2 milyar 622 milyon dolar ile net hata noksandır.
- 2015 yılında yaşanan iki seçim ve sonrasında artan terör eylemlerinin etkisi ile Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırım (DYY) 2016 yılından itibaren yavaşlamaya başlamıştı. Nitekim 2015 yılının ilk beş ayında 4 milyar 175 milyon dolara ulaşan DYY’lar, 2016 yılının aynı döneminde 1 milyar 892 milyon dolara geriledi. 2016 yılında ülkemize gelen DYY’ın 1 milyar 390 milyon doları Avrupa ülkelerinden geldi. Yani AB ile ilişkilere dikkat etmeliyiz.
- Bütçe dengesi bozulmaya başlamıştı. 2015 yılı Haziran ayında 3,2 milyar TL fazla veren bütçe, 2016 yılı Haziran ayında 7,9 milyar TL açık verdi, bütçe açığındaki artış oranı %345,6 oldu.
15 Temmuz sonrası ekonomi doğal olarak yaşananlara tepki verdi.
-DİBS’de risk artı. Nitekim 12 Temmuz’da 221.31 olan Türkiye’nin CDS oranı 21 Temmuz’da 294,73’e kadar yükseldi.
- Öte yandan Pazartesi günü DİBS faiz oranları yükseldi. 21 Temmuz sabahı itibari ile %9,60 oldu. Portföy yatırımlarının hisse senedi kısmında talep zaten düşüktü, yaşananlar sonrasında 18 Temmuz günü BIST endeksi %7,08 oranında düştü, endeks gerilemeye devam ediyor.
- Türk lirası hızla değer yitirdi. ABD doları 2,90 TL’den, 3.09 TL’ye yükseldi.
- Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Türkiye'nin BB+ olan notunu BB'ye düşürdü, ekonominin görünümü ise negatif olarak belirledi.
TCMB Doğru Hamleler Yaptı
Bu gelişmeler karşısında ilk tepki veren kurum TCMB oldu.
- TCMB Pazar gecesi olası likidite krizine karşı fonlama sınırlarını kaldırarak önemli bir olumlu atak yaptı. Ekonomiye okuyarak anlamaya çalışanlar anımsarlar benzer bir atağı TCMB 2003 yılında ABD’nin Irak’a ikinci müdahalesi sırasında yapmıştı. (Burada özellikle ricamdır, hayatında bir tane makro ekonomi kitabı okumadan yorumcu geçinenlere, yazı yazanlara kanmayınız, bunları bir yer de gördüğünüzde GSYH ile GSMH arasındaki farkı sorun, bilmezler).
- TCMB faiz indirimine devam etti. Gecelik faiz oranını % 9’dan, %8,75’e indirdi. Bana göre sabit tutsa daha iyi olurdu. Çünkü TL baskı altında.
- Hükümet mali istikrarı koruyacağını ve reformlara devam edeceğini açıkladı.
Sonuç
Piyasalardaki bu dalgalanmalar kısa vadeli olarak görülebilir. Ancak DYY uzun vadelidir. 2016 yılındaki kaybın kısa vadede toparlanması zor gözükmektedir.
Kısa vadeli sermaye hareketleri ile (portföy yatırımları ile) uzun süre cari açığın finanse edilmesi güçleşmekte, Türkiye bunu sağlamış olsa bile, bu yöntemle finansmanın maliyeti artmakta.
Türkiye’de tasarruf oranının %14’ler düzeyinde seyrettiği düşünüldüğünde, cari açığın finansmanında zorluklar kapıdadır.
Bankacılık sisteminde seslendirilmekten çekinilen geri dönmeyen kredi sorunu hızla büyümektedir. 8 Temmuz itibari ile tasfiye olunacak taksitli ticari kredilerdeki artış oranı mevduat bankalarında %52,36, katılım bankalarında %30,94, finansman şirketlerinde %63,67’dür. Diğer kredi türlerinde de artış oranı çok farklı değildir.
Darbeye girişenlere ekonomiye zarar vermişlerdir. Bu zararı azaltmanın yolu ülkede politik istikrarın hızla sağlanmasından geçmekte.