Darbe girişimi sonrası ekonomi politikası ve iletişim
Darbe girişimi, ekonomik olarak olumlu giden bir yılda yapıldı. 2016 yılında büyüme beklenenden yukarıda seyrediyordu. Terörle mücadele ve sığınmacılara yapılan desteklere rağmen bütçe disiplini güçlü devam ediyordu. Nispeten yüksek seyreden büyümeye rağmen, cari açık, enerji fiyatlarının da etkisiyle düşük devam ediyordu. Enflasyon ise, gıda fiyatlarındaki düzelmeyle iniş eğilimindeydi. Kısaca Türkiye makroekonomik açıdan Avrupa’nın en iyi işleyen ekonomilerinden birisiydi.
Yapılan kanlı darbe girişiminden sonra OHAL ilan edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yabancı basına verdiği demeçlerde belirttiği gibi, olağanüstü hal uygulaması bir çok Avrupa ülkesi ve Amerika’da çeşitli vesilelerle kullanılan bir uygulama. Darbe teşebbüsü yaşanmış ve halkın sokaklara çıkmasıyla bastırılmış bir ülkede OHAL uygulamasına geçilmesi doğru bir karar. Hükümet bu uygulamanın kalıcı olmayacağı konusunda sinyaller verdi. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, OHAL uygulamasının mümkün olan en kısa zamanda kaldırılabileceğini söylemesi de gerekli önlemlerin alınmasıyla ülkenin normale döneceği konusunda rahatlatıcı etki yaptı.
Geçtiğimiz hafta, Merkez Bankası, SPK, Maliye Bakanlığı piyasayı rahatlatıcı önlemler aldı. Darbe sonrasında, kurlardaki ve borsadaki hareket şiddetli olsa da böyle bir ortamda normal sayılabilir. Daha şiddetli hareketlerin olmaması Türk makroekonomisinin son yıllarda ulaştığı sağlamlık derecesini gösteriyor.
Ancak, bundan sonraki bir kaç haftalık dönemde ve toplamda da en az bir yıl boyunca ekonomi yönetiminin çok dikkatli olması gerekiyor. Bu dönemde, ekonomi yönetiminin her şeyden önce başarılı bir iletişim politikası yürütmesi gerekiyor. Zira, hem yurt içideki ekonomik aktörlere (şirketler ve halk) hem de yurt dışındaki yatırımcılara sağlıklı bilgi iletilmesi ve gözlemcilerin istikrarın geri kazanıldığına ikna edilmesi gerekiyor.
S&P’nin sağlıklı bir analiz yapmaya dahi gerek duymadan not indirmesi, içlerinde kasıtlı davrananların da olabileceği geniş yatırımcı kitlesiyle iletişimin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Moody’s ve Fitch’in, S&P’ye göre daha profesyönel davranacağını umabiliriz; Türk ekonomisinin şu anda not düşürülmesini gerektirecek bir durumu yok. Ancak en kötüye hazırlıklı olmak gerekiyor.
Bu iki kurum, mantık dışı sebeplerle yanlış kararlara imza atabilirler. Çoktan hakedildiği halde, çok zor ve çok geç yatırımcı seviyesine çıkartılan Türkiye’nin notu, acemi analistler tarafından ya da belki de bazı baskılarla düşürülebilir. Bu risk göz önünde tutulmalı ve iletişim ve politikalar ona göre geliştirilmeli.
Benim görüşüm, ilk önce halkın gözündeki en basit gösterge olan kurların ateşinin düşürülmesi gerekiyor. Zira, kurlar, başlı başına bir iletişim aracı rolu oynuyor. Bunun için bir taraftan faiz politikası iğer taraftan ise hem siyasi hem ekonomik alanda ani kararların alınmaması önemli olacak.
15 Temmuz gününe kadar alımda olan yabancı yatırımcılar darbe girişiminin ortaya çıkarttığı belirsizlik ortamında tabii olarak bir çıkış psikolojisine girdi. Tabi bu arada ciddi miktarda zarar yazdılar. Yerliler ise, yabancı çıkışının yükselttiği kurlar üzerinden kâr realizasyonu amacıyla dolar sattılar.
Yabancı yatırımcıların ülkeye geri getirilmesi için ortamın kontrol altında olduğunun anlatılması gerekiyor. Bu sağlanırsa kurlar da kendiliğinden gevşeyecektir. Ancak, yabancıların geri getirilmesi için gerekli ortamın en basit göstergesi de gevşeyen kurlar olacak. Dolayısıyla, kurlarla yabancı yatırımcı davranışı arasında da çift yönlü bir sebepsel ilişki var.
İletişim politikasının ötesinde, iç talebi güçlendirici politikaların devreye sokulması gerekiyor. Beklentilerdeki bozulma iç talebi düşürecek. Bu aşamada, dış talep ve ihracatın bu düşüşü tazmin etmesi mümkün değil. Dolayısıyla, 2009 yılında olduğu gibi, şirket ve tüketicilerin harcama yapmasını teşvik edici önlemler gerekiyor. Bunun ilk şartı, darbe sonrası soruşturma çalışmaları sürerken, halk açısından herşeyin normale döndüğü algısının oturtulmasıdır. Bu başarılırsa, tüketici kredilerinin yeniden şişirilmesine gerek kalmaz. İkinci olarak, 2016 yılı için küçük ve orta ölçekli şirketler için kurumlar vergisi tatili de olmak üzere çeşitli desteklerin devreye sokulması da faydalı olur.
Sonuç; ekonomi yönetimi ilk haftayı başarılı yönetti. Ancak yolun daha başındayız.