Daralan ihracatın telafisi iç pazar; ama nasıl?
Merkez Bankası’nın alt banda dokunmayıp üst bandı 50 baz puan aşağı çekmesi kredi faizlerinde düşüş beklentisini ateşledi. Kredi faizlerini aşağı çektikçe iç talebi canlandıracak olmak, ulusal ekonomi koordinasyonunu da için alan yorumları beraberinde getirdi. Soru şu faizler daha fazla inebilecek mi?
Ciro endeksleri ve ihracat artışında 2016 eğilimi
Büyük durgunluk gelişmekte olan ülkelere olan yüksek ilgisini 2008'den bu yana koruyor. Eylül 2008’deki ilk kriz dalgası, gelişmiş ülkelerde denetim, düzenlemelerin daha uzun süre gündemde olacağının altını çizdi. Küresel serbest sermaye hemen, bu dalgayı gelişmiş ülkeler lehine kullandı. 2011 yılında Avrupa borç kriziyle yüzleşti. Bir sürü soru işareti de eklenmişti. Birlik dağılacak mıydı? Bedava para musluklarını sonuna kadar açmak, en sağlam ülkeleri de borç batağına çekiyor muydu?… Küresel serbest sermayenin bu evredeki tercihi de gelişmekte olan ülkelerdi. Mayıs 2013 sonrasını faiz artış kararıyla yöneten FED, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışlarını başlatmıştı. Faiz artışında aceleci olunmayacağı belirginleşince, küresel algı da birden değişti. Küresel serbest sermaye gelişmekte olan ülkelere yönelişine devam etti.
Gelişmekte olan ülkelere bu yüksek ilgi neden?
Gelişmişlerle gelişmekte olan ülkeler karşılaştırıldığında, 2008 krizinden bu yana sürekli var olan şu iki temel algı ve buna bağlı tercih öne çıkıyor. Birisi güvenli liman algısını koruyan ABD piyasaları, diğeri gelişmekte olan ülkeler. Neden bu ilgi?
a. Gelişmiş ülkelerdeki derin sorunlar, küresel yatırımcıların gelişmiş piyasalara olan güvenini sarstı.
b. Gelişmekte olan ülkelerde yüksek büyüme potansiyelinin cezbeden yapısı korundu.
c. Risk getiri ilişkisinde gelişmekte olan ülkelerin önemli avantajlar içermeye devam etti.
Yabancı sermaye akışı 2016’nın ilk dört ayında yön değiştirdi. Yabancı sermayenin hızlı yön değiştirmesi ekonomide üç temel kırılganlığı sorgular oldu:
1. İç talep artışı balonlar oluşturarak yerel ekonomiye zarar vermeden yönetilebilecek midir?
2. Enflasyon gibi makroekonomik yapıda kalıcı hasarlar oluşabilecek midir?
3. İhracat, üretim ve iç talep artışında dengeli büyüme küresel konjonktüre rağmen sürdürülebilecek midir?
Türkiye ekonomisinde 2015 yılının ikinci yarısından itibaren ihracat geriliyor. Bu eğilim 2016’nın ilk çeyreğindeki %6.2’lik düşüşle korunuyor. Buna karşın ne perakende de, ne sanayii de, ne de inşaattaki cari TL ciro artışı (enflasyona göre düzeltirsek artışların olmadığını görebiliriz) ihracattaki sert freni telafi etmeye yetmiyor. Eskisi gibi balon oluşumuna izin yok. Öyleyse ağır aksak büyümeye devam…