Dalgalandım da duruldum…
Küresel risk iştahı Çin’in açıkladığı destek paketi, Avrupa Merkez Bankası’nın genişleyici politikaları ve beklentilerden güçlü ABD ve Avro bölgesi verilerinin desteğiyle toparlanıyor. Mart başındaki satış dalgası sonrası oynaklık düşerken risk seven varlıklar güçleniyor.
Dünya ekonomisinin iki ana motoru ABD ve Çin yükselişte başı çekiyor. Trump - Xi görüşmesinin Nisan ayına ertelenmesi piyasaların moralini bozmadı. ABD - Çin çekişmesinin açık ticari savaşa dönmeden uzlaşıyla sonuçlanacağına inanç devam ediyor.
Hükümetin destek paketini ve MSCI endeksinde ağırlığının artmasını arkasına alan Şangay borsası sene başından beri %17 getiriyle hisse senedi piyasalarındaki yükselişte başı çekiyor.
Fed’in faizleri 2020 yılına kadar artırmayacağı beklentisini arkasına alan Wall Street sene başından beri %13 getiri ile en iyi performans gösteren gelişmiş ülke borsası. 2820 seviyesindeki kritik direncini deneyen S&P 500 endeksi olumlu hava devam ederse Ekim 2018’de gördüğü 2940 zirvesini tekrar deneyebilir.
Gelişmekte olan borsalar ABD ve Çin’in önderliğindeki yükselişe sınırlı düzeyde katılıyor. MSCI Çin hariç gelişmekte olan hisse senedi endeksi sene başından beri %6 ile gelişmiş ülke borsalarının yarısına yakın bir performans gösterebildi.
Türkiye piyasaları Mart başındaki satış dalgasında en çok değer kaybeden gelişmekte olan ülkeler arasında yer aldı. Türk lirasındaki değer kaybı ve 10 yıllık tahvil faizlerindeki yükseliş Borsa İstanbul’u baskıladı.
Ancak risk iştahında bir bozulmadan bahsetmek doğru olmaz. Genelde kur artışına negatif tepki veren bankalar ve döviz borçlu şirketler bu kez borsa geneline göre daha iyi performans gösteriyor. Konkordatoya giden şirket sayısının azalması, gönüllü yeniden yapılandırmaların artması ve hükümetin destekleyici politikaları bankaların geçen haftaki yükselişte başı çekmesini sağladı.
Yerel seçim sonuçlarına yönelik belirsizlik nedeniyle Türkiye varlıkları kısa vadede dünyanın gerisinde kalabilir. Ancak bu etkinin sınırlı ve geçici olacağını düşünüyoruz. Orta vadede piyasaların yönünü belirleyecek olan politika değil uygulanacak ekonomi politikalar olacak.
Nisan ayından 2023 yılına kadar dört yıllık boyunca Türkiye seçimsiz bir döneme giriyor. Bu sürenin akılcı kullanılması ve ekonominin yeniden öncelikli konuma getirilmesi durumunda Türkiye ekonomisi ve piyasaları dünyadan olumlu ayrışabilir.