Dahilde İşleme Rejimi ihracatın dinamosu

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Bu günlerde en çok gündeme gelen konulardan birisi halini aldı Dahilde İşleme Rejimi. Konuya bir parça uzak olanlar için eski adını kullanalım, ihracatı teşvik rejimi diyelim.

Özellikle 6 Eylül 2023’de Resmi Gazetede yayınlanan Orta Vadeli Programda da (OVP) bu konuya dair vurgunun yer alması, ister istemez mevcut teşvik sistemini tartışmaya açık hale getirdi.

Yayınlanan metin şöyleydi: “İhracatta yurtiçi katma değerin ve çıktı ürünün teknolojik seviyesini artırmak üzere Dahilde İşleme Rejiminin öncelikli hedef ürün ve sektör kapsamına ilişkin düzenleme yapılacaktır.” Bu cümleyi her türlü yorumlamak ve soru sormak mümkün: Öncelikli hedef ürünler nelerdir, öncelikli sektörler hangileridir ve elbette sektör kapsamında yapılacak düzenlemeler ile, belirlenecek öncelikli sektörler dışında kalanlar, önceliksiz olarak mı değerlendirilecek.

Ben cümleyi asla olumsuz yönüyle almadım, bilâkis öncelikli görünen sektörler için Dahilde İşleme Rejimi’nin kapsamının genişletileceğini düşündüm. Detayını bilmeyenler için kısaca rejimi tanımlayayım evvela; bu rejim, ihracat yapan firmalar tarafından ihraç ürünleri üretmek için gerekli olan ve ithal edilen, bu yüzden de ithali gümrük vergisine tabi hammadde ya da girdilere gümrük muafiyeti getiren bir ihracat teşvik sistemi.

Avrupa Birliği ülkelerinde de benzer şekilde mevcut olan bu teşvik sisteminin temel amacı, yurt içinde rekabetçi fiyatlardan temin edilemeyen ya da üretimi yetersiz olan, kalite olarak da istenilen seviyede olmayan malzemelerin, gümrük muafiyetli olarak yurt dışından getirilmesine imkân sağlayarak, girdi maliyetlerini azaltmak, böylelikle ihracatı artırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırabilmek anlamına gelmekte.

Ez cümle ihracatı arttırmanın temel hedef olduğunu unutmamak gerekiyor. OVP’deki bu cümleden de yola çıkarak sistemin varlığının ülke içi üretime belli ölçülerde zarar verdiği ve bu sebeple kapsamın daraltılacağı veya daraltılması gerektiği yönünde tartışmalar yüksek sesle konuşulmaya başlandı ki, durumu son derece tehlikeli gördüğümü belirtmeden edemedim.

Evvela neden gerekli olduğunu ve ihracatçılarımızın dünya üzerinde rekabetçi olabilmeleri için böyle bir teşvikin niçin var olması gerektiğine değineyim. Bu rejimi kullanarak ithalat yapan bir firma, zaten yukarıda yaptığım tanımdan da anlaşılacağı üzere, ancak gümrük vergisinin ortadan kaldırması sonrasında, Türkiye’deki üretim maliyetinin altında bir maliyet ile hammaddeyi ithal edilebilir hale geliyor. Böylelikle daha rekabetçi bir fiyat ile ihracat yapabilme şansı yakalıyor.

Aksi durumda maliyetini yükselmesi ihracat yapma şansını da ortadan kaldıracaktır. Peki şimdi sorum şu; üreticiyi bu haktan yararlandırmamak, onu cezalandırmak anlamına gelmez mi? Sonuçta sistem üretilen bu ürünü, ancak ihraç etmeye izin veriyor. Dolayısıyla ülkeye katma değer yaratarak getiri sağlayacak bir ihracatçının bu avantajını hiçbir şekilde kısıtlamamak gerekir.

Türkiye’de üretim yapmak yerine firmaların bu sistem sayesinde hammadde üretmedikleri eleştirisine de karşı çıkmak durumundayım. Zira ihracatçı şartlar el vermediği ve hammaddenin ülkemizde ucuza mal olması mümkün olamadığı için bu yolu tercih ediyor ve ürettiği ürünü ihraç ediyor. Bu sisteme karşı çıkanların, o halde benzer amaçla var olan serbest bölgelere de karşı çıkmaları gerekmez mi?

Acaba biz dış ticaret açığımızı toplam ihracatımızın yüzde 35’inde kullanılan Dahilde İşleme Rejimi’nin varlığının üzerinden konuşmak yerine; üretimimizi güçlendirmeyi ve bilhassa hammadde üretimini arttırmanın yollarını, markalar yaratmak suretiyle daha katma değerli ihracatı nasıl yapabileceğimizi ve kârlı hale getirebileceğimizi, ihracatçılarımızı kambiyo açısından rahatlatmayı, 180 gün içinde döviz getirmeye zorlamamayı, getiremedikleri için cezalar tahakkuk ettirmemeyi, gelen bedelin yüzde 40’ını Türk Lirası’na çevirmeye zorlamamayı mı konuşmamız, sizce de daha yerinde olmaz mı.

Sanayicilerimizin bu rejimin üreticilerimize zarar verdiğini düşünürken bahsettiğim noktaları gözden kaçırmış olmaları muhtemeldir diye düşünerek kaleme aldığım bu yazımı, OVP’yi kurgulayanların son derece yapıcı bir yaklaşımla konuyu ele aldıklarını belirterek tamamlayayım.

Dahilde işleme rejiminin revize edilmesi esnasında teknik bazı iyileştirmelere de ihtiyaç olduğunu not olarak buraya düşeyim. İhracatçılarımıza verilecek her tür desteğin, ülke ekonomisi açısından siz deyin orta ben diyeyim hem orta hem uzun vadede getirisinin çok olacağını aklımızdan çıkartmamamız gerekiyor. En azından ben böyle düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar