Daha iyi bir dünya için "evrim değil, devrim" gerekli
“Net positive” sürdürülebilirlik adına yeni bir düşünce. Hatta yakında yeni bir “etiket” olmaya aday. Amacı, şirketlerin toplumdan aldıklarından daha fazlasını topluma geri verdiklerini ortaya koymak. Net positive için “evrim değil, devrim” değerlendirilmesi yapılıyor.
Avrupa Ecolabel sistemi 1992 yılında kuruldu. Gönüllü bir etiketlendirme ve standart programdan oluşan sistemin amacı, işletmeleri çevreye duyarlı ürün ve hizmet üretmeye ve pazarlamaya teşvik etmek idi.
Ecolabel etiketi, zaman içinde AB’nin yetkili kuruluşları tarafından da teşvik edilmeye başladı ve Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim; Sürdürülebilir Sanayi Politikası gibi eylem planlarının önemli bir parçası halini aldı. Bugüne geldiğimizde ise EcoLabel Endeksi, dünya genelinde 465 farklı etiket kullanıldığını gösteriyor.
Ve şimdi bunlara bir yenisi daha ekleniyor. Bu etiketin adı: "Net positive".
"Net artı" ya da "olumlu etki" olarak tanımlayabileceğimiz bu yeni etiketin amacı, şirketlerin, toplumdan aldıklarından daha fazlasını topluma geri verdiklerini ortaya koymak.
Yani, şirketlerin ürün ve operasyonlarının olumlu etkilerini ölçmek.
"Net positive" kavramı bir süredir gündemde; fakat son olarak Dell, Kingfisher ve Dow Chemical gibi şirketlerin de desteği ile yeni bir proje gündeme geldi. Bu proje, "net positive" kavramının daha anlaşılır olmasını hedefliyor.
Bu sayede şirketler yarattıkları olumlu sosyal ve çevresel etkileri ortaya koyma fırsatı bulacaklar.
Aslında "net positive"in hedefi net: Aldığından fazlasını ver. Fakat Dell'in Çevre Stratejisti John Pflueger, doğru bir şekilde yönetilmedikçe bunun bir tür pazarlama kavramı olarak algılanabileceğinden endişe ediyor.
El izi, ayak izi
Olumlu etkiler ne anlama geliyor? C02 emisyonlarının azaltılmasından, iyi ve adil bir tedarik zinciri yaratmaya kadar bir şirketin toplumda ne kadar değerli el izi bıraktığı olarak tanımlayabiliriz bunu.
El izi olumlu bir etki, yani bir şirketin topluma verdiklerini gösterirken; ayakizi olumsuz bir etki, yani şirketin toplumdan aldıklarını ifade ediyor.
Örneğin teknoloji şirketi Dell, 2013 yılında yaptığı bir açıklamada, 2020 yılına gelindiğinde el izinin ayak izinden 10 kat daha fazla olmasını hedeflediğini söyledi. Evden çalışma girişimi de bu kapsamda hayata geçti. Böylece çalışanların iş-yaşam dengesi iyileştirildi; otomobil kullanımı azaldığından çalışan başına yılda 1.15 ton CO2 emisyonu azaltılmış oldu; ofis kullanımının azalması ile enerji tüketimi düştü; kira maliyetleri geriledi.
Sonuç olarak "net positive"in şirketlerin sürdürülebilirlik çalışmalarını nasıl tanımladıklarını yeniden şekillendirmesi gerekiyor. Bu konuda çalışan uzmanların yorumu şöyle: "Eğer bir şirket 'hedefimiz CO2 emisyonlarını yüzde 20 azaltmak; veya su kullanımımızı yüzde 20 azaltmak; veya enerji kullanımımızı yüzde 20 azaltmak' diyorsa, bu hala yüzde 80 kötü olduğu anlamına gelir. Bence herkes 'net olumlu' olmayı ve olumsuz etkilerini yok etmeyi hedeflemeli."
Net positive"in "evrim değil, devrim" olarak değerlendirilmesi de bu yüzden.
Benim anladığım şu: "Net positive" son derece iddialı ve zorlayıcı bir düşünce. Sosyal sorumluluk girişimlerinin çok daha ötesinde bir yerde duruyor ve şirketleri topluma ne verdikleri konusunda çok daha derin bir şekilde sorgulamaya hazırlanıyor. Yani oyunun kurallarını yeniden değiştirecek gibi görünüyor. Tabi ki bunu gerçekleştirebilmesi için anlamlı ve denetlenebilir ölçüm sistemleri geliştirmesi şart...