Dağıtılmamış kârların bir garip vergilendirilmesi
Dr. Yusuf İLERİ - Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Bu kez ki vergi artışları büyük ilgi çekti. Konular titizlikle seçilmiş. Hemen hemen tamamı orta ve üst gelir ve servet sahiplerini vergilendirmeye yönelik. Böyle olunca da konu magazine kaymadan enine boyun tartışıldı ve tartışılmakta. Birkaç örnek vermek gerekirse; finans kuruluşları için öngörülen yüzde 2 oranındaki artış, binek otomobile motorlu taşıtlar vergisi artışı, kira gelirlerinde götürü gider oranının 10 puan düşürülmesi. Vazgeçildiği açıklanan gelir vergisi tarifesinin dördüncü gelir diliminin yüzde 27 olan oranın yüzde 30’a çıkarılması. Yarışma ve çekilişlerde kazanılan ikramiyelere getirilen yüzde 10 nispetindeki veraset ve intikal vergisini de bu tertipten sayabiliriz. Bu konulardan biri de şirketlerin dağıtılmamış karları.
Şirket kurulmasından temel amaç kâr payı sağlayıp bunu paydaşlara dağıtmaktır. Kâr paylarının vergilendirilmesinin KOBİ’den büyük firmalara kadar geniş bir muhatap kesimi var. Bizim vergi yasalarımız şirket kârlarının vergilendirilmesini karın dağıtımına bağlı kılmış, karlarının sermayeye ilavesi halinde ise vergilendirme hakkından feragat etmiştir. Daha somut açıklamak gerekirse kurumlara yüzde 20 oranında kurumlar vergisi tarh edildikten sonra, kurum kar dağıtımı yapmadıkça bu vergilendirmenin gerçekleşmesi mümkün değildir. Kâr dağıtımı yapan şirket yüzde 15 oranında bir kesinti yapar ve vergi dairesine öder. Ne var ki şirket sözleşmelerinde yazılmadıkça ya da ortaklar karar almadıkça halka açık şirketler dışında şirketleri kar dağıtımı yapmaya zorunlu kılan bir hüküm yok. Hatta Türk Ticaret Kanunu, şirketin devamlı olarak gelişimi ve alacaklıların haklarının korunması açısından kar dağıtımını sınırlayan hükümler getirmiştir. Sermaye Piyasası Kanunu önceliği ortakların kârdan yoksun kalmamasına verse de yine de kararı hisse çoğunluğunu elinde tutanlara bırakmıştır..
İşte kârın dağıtımı büyük oranda şirket organlarının inisiyatifine kalınca burada etkili bir vergilendirilme beklenilemez. Oysa 1994-1998 zaman aralığında, şirketler kar dağıtımı yapsın ya da yapmasın kar paylarında belli bir oranda bir vergi alınmaktaydı. İşte Vergi İdaresi bu bilinçle Torba Tasarı'nın 16’ncı maddesiyle sermayeye eklenmeyen veya kâr dağıtımına konu edilmeyen dağıtılabilir kurum kazançlarını vergilendirmeye çalışıyor. Vergilendirme için kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı izleyen ikinci ayın sonuna kadar bir süre tanıyor. Gerçek olmayan geriye yürüme formülüyle bu hüküm, 2017 yılı kazançları yönünden de geçerli kılınmaya çalışılıyor. Örneğin, normal hesap dönemine göre vergilendirilen kurumlar, şayet 2018/Haziran sonuna kadar dağıtılabilir şirket kârlarını sermayeye ilave ederse bir vergilendirme söz konusu olmayacak. Yok, şayet 2018/Haziran sonuna kadar dağıtırlarsa sadece genel geçer olan yüzde 15 oranında kesinti yapılacak. Bu ikisini de yapmazlarsa dağıtılabilir karın tamamında belirlenecek oranda bir vergi ödeyeceklerdir.
Ancak bu nihai ve kesin bir vergilendirme değil, bir ön vergilendirme olacaktır. Çünkü kesintinin matrahını oluşturan kar payının sonradan sermayeye ilavesi halinde ödenen vergiler iade edilecektir. Tasarı gerekçesinde bu durum, “dağıtılabilir kârların sermayeye eklenmesini teşvik etmek ve kurumların mali yapılarının güçlendirilmesi” şeklinde açıklanmış, yani bir nevi “zorla güzellik” yapıyorum denmiştir. Bu karların sermayeye ilave edilmeyip dağıtılması halinde ise, kesilen vergiler dağıtılan kazanç üzerinden hesaplanacak vergide mahsup edilecektir.
Doğrusu dağıtılmamış karların sermayeye ilavesine vergi muafiyetiyle getirilen bu kutsiyeti haklı gösteren nedenler anlaşılmış değildir. Özellikle kârın sonradan da olsa sermayeye ilavesi halinde ödenen vergilerin bunca işlem maliyetine rağmen iadesinin öngörülmesini anlamak mümkün değil. Sermayeye ilave edilmeyen karların sermayenin bir cüzi olan “Geçmiş Yıllar Kârları” hesabından tutulması zaten zorunlu. Aksi durumda dağıtılmış kar kapsamında vergilendirileceği ilgili mevzuat gereğiyken sermayeye ilavesinde vergi dışı tutulmasındaki kamusal yarar kavranmış değildir. Sonra dağıtılmamış karlardan yapılacak vergilendirmenin, mahsup işlemleri için 5, 10, 30 yıl yani ilanihaye kar dağıtımları ile ilişkinin kurulması gerekecek. Zamanaşımı yönünde yapılması zorunlu olan düzenleme işin belki de en kolay yanı. İşin bir tarafı da gerek vergi idaresi ve gerekse mükelleflerle meslek mensupları bir takım ayrıntılarla bunalırken güncel olayların gözden kaçması. Hülasa kâr paylarının vergilendirilmesi doğru ama daha basit ve etkili bir yöntemle. Son olarak, Tasarının gerçekleşmesi halinde önümüzdeki 2018 yılının Mayıs ve Haziran aylarının sermaye artışı yönünde hareketli geçeceğini şimdiden söyleyelim.