Dağınık mücadele ile sonuç almak zordur!
Benzerlerinden farklı olduğunu göstermek için “cumhurbaşkanlığı” adı verilen sisteme geçişi sağlayacak anayasa değişikliği parlamentodan geçti. Şimdi cumhurbaşkanının atması mutlak olan imzasını bekliyor. Anayasamıza göre parlamento üye tamsayısının beşte üçünden fazla fakat üçte ikisinden daha az milletvekilinin oyuyla kabul edilen anayasa değişikliklerinin halkoylamasına sunulması gerekiyor. Sizlerin de izlediğiniz gibi, şimdiden halkoylaması kampanyası başlamış durumda. Değişikliğin yandaşlarını dinlerken aklıma bir dönem siyasete müdahaleye çok yatkın olduğunu söz ve davranışlarıyla anlaşılan rahmetli eski Genel Kurmay Başkanı Cemal Tural geldi. Kendisi “bütün fenalıkları bir anda halletmeye muktedir bir lider’e” ihtiyaç olduğunu söylemişti. Eğer değişikliği destekleyen büyüklerimizin sözlerine bakacak olursanız, bu sistem de bütün fenalıkları bir anda giderecek bir sistemmiş. Tabii, sade vatandaşlar sistemin öngördüğü cumhurbaşkanlığı görevini bu mevkii kimin işgal edeceğinden bağımsız düşünmüyorlar, görevin sahibi belli olduğundan, kendilerine bütün fenalıkları bir anda halledecek bir lider önerildiğini farkındalar. Halbuki, mesela bu görev için Sayın Bahçeli’yi düşünüyorlarmış deseniz, değişikliğin hemen reddedileceğinden kuşkunuz olmasın.
Yürütme-yasama-yargı arasındaki denetleme-dengeleme yapısını tamamen yürütme lehine değiştirip, diğer erklerin yürütmeyi dengeleme- denetleme olanaklarını büyük ölçüde ortadan kaldırdığını düşündüğüm için, kişisel görüşüm bu değişikliğim reddedilmesi istikametindedir. Daha önce de ifade ettiğim gibi, parlamentoda iktidar milletvekillerinin oylarını teşhir ederek ama tartışmaya yok denecek kadar az imkan tanıyarak işi bitirmeye çalışmaları, parlamenter demokrasimiz açısından çok kötü bir sınav vermeleriyle sonuçlanmıştır. Şimdi, halk oylamasının OHAL altında yapılacağı ve böylece ikinci bir kötü sınav verileceği anlaşılmaktadır. Anayasaların tartışılarak, geniş bir mutabakat aranarak değiştirilmesi gerekir. Biz ne bu defa ne de geçmişte anayasamızı uzun süren müzakereler sonunda, tabir caizse, “sindirerek” yaptık. Bu nedenle ikide birde anayasasını değiştiren bir toplumuz. Özenle baktığımız demokrasilerin hiçbiri anayasasını bu kadar sık değiştirmiyor.
Anayasa değişikliğini onaylamayanların, karşılarına zorluklar çıkarılsa da, mücadelelerini olağan demokratik yöntemlere başvurarak yapmaları gerekiyor. Ana muhalefet partimiz anayasa yargısına başvuracakmış. Vakit alacak, sonucu belli olmayan ve siyasetin çözmesi gereken bir sorunu Anayasa Mahkemesi’ne götürmek bana pek yerinde gözükmedi. İçinde değişik partilerin de yer alacağı geniş bir red cephesi oluşturmak ve birbiriyle başka konularda farklı düşünen ama değişikliği benimsemeyen tüm kadroları toplumu ikna etmek için seferber etmek daha uygun olacaktır. Konu partizan nitelikte değildir; demokratik rejimin korunması ile ilgilidir. Davranışlar da ona göre şekillenmelidir. Dağınık mücadele ile sonuç almak zordur.